Son yılların en çarpıcı sorusu “üçüncü dünya savaşı çıkar mı,” sorusudur. Bu sorunun “üçüncü dünya savaşı çıktı mı,” versiyonu da var.
Yani bazıları için çıkıp çıkmayacağı gibi bir tereddüt yok, ne zaman başladığı yahut başlayacağı mesele.
Şimdilik kimse, “üçüncü dünya savaşı ne zaman biter,” sorusunu henüz sormadığına göre savaşın başladığını düşünemeyiz. Gene de gerginlik sürekli artarken ortada duran soruya, öngörüleri artıracak, bakış açılarını zenginleştirecek bir cevap verilmesi lazım, diye düşünüyorum.
İnsanlığın ilk dönemlerinden bu yana savaşlar, çeşitli amaçları yanında iktisadi hedefleri de var olarak verilmiştir.
I.Dünya Savaşı'ndan önce insanlık kapitalist düşünce ile tanıştı. Kapitalizm kitle üretimini ödettiği bedellerle mümkün kıldı. Kitle üretimi tüketicilere ihtiyaç duyuyordu. Tüketici tabanını genişletmek için orta gelir grubunu genişletmek gerekiyordu. Daha önce feodaliteye göre daha geniş bir orta gelir grubu çıkarmayı başarmış imparatorluk idareleri artık yeterli gelmiyordu. İmparatorluklarla cumhuriyetler arasında bir takasa ihtiyaç duyuluyordu.
Üstelik bu imparatorluklar yeni keşfedilen elementler, işlevi yeni tanımlanan emtialar, değerli ticaret ürünleri ve kayıtsız kalınamaz enerji kaynaklarına sahipti. Ya teslim alınmaları, ya kolonileştirilmeli, yahut parçalanıp yönetilmeleri gerekiyordu. Hangisi tutarsa…
Almanlar endüstri devriminde İngiltere’nin önüne geçebilen gelişmeler kaydedince bu enerji sahalarından pay almak için stratejilere sahip oldu. Tabii enerji deyince Osmanlı ve Türk topraklarının anlaşılması gerektiğini söylememe sanırım hacet yoktur. İlk büyük petrol sahalarının bulunduğu Bakü’yü dair planları vardı. Barışçıl görünen altyapı yatırımlarıyla Musul, Kerkük havzasında söz sahibi olmak istiyorlardı. Tabii İngiltere de ne yapması gerektiği ile ilgili yeterince fikir sahibiydi.
Böylece Osmanlı’yı paylaşmak için bir savaş patladı. Almanların stratejisi tutmadı. İngilizler amaçlarına ulaşmış oldu. Osmanlı yağmalandı. Tüm zenginlikleri paylaşıldı.
Ve bir özet gerekecekse Birinci Dünya Savaşı, Osmanlı’nın yağmalanması ve kapitalizmin cumhuriyet idealinin tüm dünyada gerçekleşmesi savaşıydı.
Sonra Almanlar yeniden toparlandı. Ellerindeki teknolojinin ve teknik ilerlemenin sağladığı avantajı kullanmaktan geri duramadılar. Bölgesindeki harekâtlardan sonra Rusların enerji varlıklarına gözü diktiler. İkinci Dünya Savaşının büyük bölümü boyunca sürekli kontrol ettikleri coğrafyayı genişlettiler. İlerleyişleri enerjiye eriştiklerindeyse durduruldu.
Özetle İkinci Dünya Savaşının amacı Rusya’yı yağmalamaktı. Sadece enerji de değil tabii. Madenler, ormanlar, araziler, tahıllar ve diğer hepsi…
Tıpkı Osmanlı’dan çıkanlar gibi…
Fakat gerçekten iştahları kabartan Rusya’nın yağmalanması işi kotarılamadı, ileriye kaldı.
Bugün dünyada hala yağmalanacak potansiyeli olan iki önemli coğrafya varsa biri Rus, diğeri Amerikan coğrafyasıdır.
Dünyada yeni bir kıta bulunmayacaksa, uzayda sömürecek bir yer yoksa, halâ bakir olan bu coğrafyalar eninde sonunda yağmalanacaktır.
Ya da şöyle ifade edeyim; dünyada devletlerin bugünkü hedefleri kendi sahip oldukları varlıklarla karşılanamaz. (Hatta fezayla ilgili hayaller için dünyadan çok büyük miktarlarda materyalin uzaya taşınması gereklidir.) Başkalarının varlıklarına da ihtiyaçları vardır ve talep edenlerin çoğu barışçıl değildir.
Bu halde yağma kaçınılmazdır. Yağma demek de dünya savaşı demektir.
Önümüzdeki yıllarda savaşlar çıkabilir. Çıkabilecek bu savaşların çevresi geniş de olabilir. Fakat masadaki Rusya değilse bu savaşlar dünya savaşı olarak adlandırılmaz. Adlandırılmayacaktır.
Hasılı, dünya savaşı denilen şey, büyük yağmalar için çıkarılır.
Üçüncü dünya savaşı çıkarsa dünyada birçok stratejik otonominin de ortaya çıkacağı unutulmamalıdır. Çünkü neredeyse hiçbir ülke kendi güvenliğini sağlayamayacak ve Rusya gibi güçlerden de destek bulamayacaktır. Şimdi varın Türkiye’nin güvenlik yatırımlarının önemini değerlendirin.