Amerika’da Fetullahçı terör örgütü(FETÖ) üyelerinin kendi aralarındaki kavgalar ve terör elebaşı Gülen sonrasındaki liderlik mücadelesinde sosyal medyada paylaştıkları itiraf niteliğindeki bilgiler örgüt içinde terör elebaşı Fetullah Gülen’în iade edilmesinin önünü açabileceği tartışmasını başlatmıştı. Özellikle de Litvanya’nın başşehri Vilnius’ta Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ve İsveç Başbakanı Ulf Kristersson ile gerçekleştirdiği toplantıda Başkan Erdoğan’ın “PKK ve FETÖ ile mücadelede kararlılık hususunu bildiride göreceğim” şeklindeki net tavrından sonra son cümle bildiriye eklendi. Madrid’deki üçlü muhtıradan sonra bir NATO belgesinde daha PKK ile FETÖ de yer almış oldu. Böylelikle NATO’nun ilk kez terörle mücadele gündemi somut mekanizmaya dönüşüyor. NATO tarihinde ilk kez Terörle Mücadele Özel Koordinatörü atanacaktı. Türkiye, NATO’nun terörle mücadele konusundaki açığını kapatmak üzere özel koordinatör atanmasına öncülük etti. Böylece NATO terörle mücadele konusunda söylemden öte eyleme geçmiş oldu. Bu sayede başta FETÖ elebaşı Gülen olmak üzere NATO’nun yurt dışında çeşitli ülkelerde firari konumda sayıları 100 civarındaki firari FETÖ’cünün iadesine zemin hazırlanması söz konusuydu.
FETÖ elebaşı Fetullah Gülen’in iade edilme ihtimalinin güçlenmesi durumunda örgüt içindeki bir yapının, Gülen’i hedef alabileceği ihtimalini dillendiren Aytaç, Gülen’in aslında şu an bulunduğu kampta (Pensilvanya) “zannedildiği gibi güven içinde olmadığını” söyledi. Aytaç, “Özellikle cemaatin üst düzey yönetici kitlesi, olası iadesi durumunda Hocaefendi’nin sessiz kalmasını sağlayacak girişimlerde de bulunabilir.” sözleriyle de örgüt içindeki panik ve güvensizlik durumunun ulaştığı noktayı gözler önüne serdi.
Öncelikle ABD ve NATO’nun stratejilerini birebir uygulayan FETÖ 15 Temmuz saldırılarında deşifre olan militanları Kemal Batmaz, Harun Biniş, Hakan Çiçek, Nurettin Oruç ve Adil Öksüz’ü dolaylı olarak feda etti. Örgüt bu yolla Avrupa başta olmak üzere yurt dışında yaşayan iade edilme taleplerinin önüne geçmeyi hedefliyor. Örgüt bu suretle ‘biz darbeci değiliz’ algısını yaratarak ‘içimizden birileri hazırlanan darbe senaryosuna angaje edildi’ örtüsü ile 15 Temmuz’da Türkiye’yi işgal ve iç savaş çıkarmaya yönelik küresel saldırılardan özellikle yurt dışında yaşayan militanlarını aklamayı umuyor.
ABD ve NATO deve kuşu misali başlarını kuma gömerek popolarını gökyüzüne dikerek “15 Temmuz FETÖ’nün NATO ülkesi Türkiye’ye saldırısıdır” açıklamasını yapıp ara sıra kafalarını kumdan çıkarıp Türkiye’ye yedirdik mi diye bakıyorlar. İnanmadığımızı görerek FETÖ’nün bir terör örgütü olduğunu ve bu örgütün bu şekilde anılması gerektiğini ifade ederek, 15 Temmuz darbe girişimine ilişkin, “Bu bir terör örgütünün NATO müttefiki olan demokratik bir devlete yönelik bir saldırısıdır. El Kaide terör örgütünün 11 Eylül’de bize saldırısı olsun, 15 Temmuz 2016’da Fetullah Gülen terör örgütünün Türkiye’ye yönelik saldırısı olsun, bunlara aynı şekilde bakılmalı. Bunlar sadece demokrasiye yönelik saldırı değil aynı zamanda ittifak dayanışmamıza da bir saldırıdır ve bunun bir daha olmaması için gereken her şeyi yapmalıyız.” Doğru öncelikle Gülen’i Türkiye’ye teslim etmekle işe başlayabilirsiniz İnşallah!!!