Gazze merkezli bölgesel krizin ne yöne evrileceği hâlâ soru işareti. Binlerce masum insanın hunharca öldürüldüğü bu katliam daha büyük bir savaşa mı dönüşecek yoksa ortaya büyük bir barış mı çıkacak, tablo belirsiz. Konu Antalya Diplomasi Forumu’nun da gündemindeydi. Forum’dan notlar aktaracağım ancak önce birkaç noktaya değinmem gerekiyor.
Batı’nın çelişkili tutumu İsrail’i cesaretlendiriyor. Netanyahu yönetimi 7 Ekim’in ilk günlerinde kararlaştırdığı stratejiyi -kılıf değiştirerek- uygulama peşinde. Hedef Gazze’yi işgal, Filistinlileri sürgündü. Netanyahu ateşkes için açıkladığı sözde planda İsrail ordusuna Gazze’de keyfi operasyon yetkisi istiyor. Adı konmamış bir işgal planı bu. ABD destekliyor. Biden “Mantıklı bir teklif. Karar Hamas’ın” dedi. Gazze’yi, Lübnan ve Suriye’nin güneyinde tampon bölge oluşturma hamlesinin izleyeceğini daha ilk günlerde yazmıştık.
Not 1: Özellikle Lübnan-Suriye hattında ciddi bir hareketlenme var. İsrail ordusu Golan Tepelerinde ateşkes hattına döşediği mayınları imha etti. Kara saldırısı hazırlığını ima eden bu gelişmeyi kaynaklarıma sordum. Ankara’da İsrail’in Lübnan’a saldırarak ABD’yi çatışmaya çekmeye çalışacağı yorumu yapılıyor.
ABD’NİN İKİ YÜZÜ
Washington, çatışmaların ilk günlerinde İsrail’e sunduğu ödünsüz desteği kamuoyu baskısı ve çatışmaya girme tehlikesi nedeniyle -görünürde- yumuşattı. ABD, Körfez ülkelerinin desteğiyle -İsrail’i gözetecek- bir barış planı hayata geçirmeyi, böylece Arap-İsrail normalleşmesini gerçekleştirmeyi, bölgeden çekilmeden önce İsrail’in güvenliğini sağlamayı hedefliyor. Filistin ve İsrail yönetimlerinin değiştirilmesini, Gazze’yi “ılımlı” bir Filistin Yönetimi’nin kontrol etmesini bekliyor (Filistin Başbakanı İştiyye geçtiğimiz hafta istifa etti. ABD, Netanyahu’nun altındaki halıyı çekebileceğini ima edercesine, İsrailli Bakan Gantz’ı Washington’a davet etti.)
Not 2: ABD, süreci bizzat kendisi yönetmek istiyor. Güney Afrika’nın Uluslararası Adalet Divanı’nda açtığı soykırım davası ABD’nin kontrolü dışında bir gelişmeydi ve İsrail’e ciddi bir zarar verme potansiyeli taşıyordu. Bu yüzden ABD, Güney Afrika’ya bedel ödetmeye hazırlanıyor. Antalya Diplomasi Forumu’nda Prof. Dr. Burhanettin Duran’ın yönettiği panelde Güney Afrikalı temsilci ülkesinin üzerinde büyük bir baskı kurulduğunu anlattı. Güney Afrika Dışişleri Bakanı Pandor’un çocuğuyla tehdit edildiğini söyledi. Kaynaklarımdan öğrendiğime göre ABD, Güney Afrika’ya yaptırıma hazırlanıyor. İki ülke arasındaki serbest ticaret anlaşmasını kaldırmayı tartışıyor.
ANKARA’DAN ABA ALTINDAN SOPA
Ankara, Gazze’ye dönük saldırıların durması, bölgeye insani yardım ulaştırılması ve iki devletli çözümün hayata geçirilmesi için kapsamlı bir diplomasi trafiği yürütüyor. Antalya Diplomasi Forumu bunun için güçlü bir zemin oluşturdu. Dışişleri Bakanı Fidan’ın “Tek taraflı adım atılması gerektiğine inananlar var, biz de bunu destekliyoruz” vurgusu bir hayli dikkat çekiciydi. Bu aynı zamanda ateşkese yanaşmayan Netanyahu yönetimine aba altından sopa gösterilmesiydi.
Türkiye, ateşkese Ramazan’dan önce ulaşılması gerektiğini düşünüyor. MİT Başkanı Kalın’ın CIA Başkanı ile görüşmek üzere ABD’ye gitmesi, yine Bakan Fidan’ın Blinken ile “Stratejik mekanizma toplantısı” gündemli Washington randevusu bununla ilgilidir. Ama tek mesele bu değildir. Geçen haftaki “ABD PKK’yı masaya mı koydu?” başlıklı yazımın devamını bu bağlamda getireceğim.
Not 3: Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas Ankara’ya geldi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’la görüştü. Erdoğan’ın, Filistinli grupların ortak bir hedef doğrultusunda bir araya gelmesi için Abbas’a telkinlerde bulunduğunu tahmin edebiliriz.
ERDOĞAN’DAN YENİ TANIMLAMA
Şimdi Forum’da tuttuğum bazı notları aktarayım..
Bir. Cumhurbaşkanı Erdoğan, daha önce bir kaç kez vurguladığı yeni bir kavramı uluslararası katılımcıların yoğun ilgi gösterdiği Forum’da güçlü bir şekilde kullandı. Türkiye’den bahsederken “Müessir güç” dedi. Peki, bu ne anlama geliyor? Yanıtı şöyle: Türkiye, literatürde bölgesel güç olarak kodlanıyor. Ancak diplomatik ve askeri kapasitesiyle diğer bölgesel güçlerden pozitif yönde ayrışıyor. Müessir (etkili) güç vurgusu Türkiye’yi büyük güçler ile bölgesel güçler arasında, üçüncü bir kademeye yerleştiriyor.
İki. Ankara Afrika ve Türk dünyasına özel bir önem veriyor. Avrupa’nın çok ihtiyaç duyduğu Türkmen gazıyla ilgili mutabakat Antalya’da imzalandı. Afrika’dan bir çok ülkenin dışişleri bakanı sadece panellere katılmadı aynı zamanda uzmanlar ve diplomatlarla kapalı toplantılar yaptı (Bir kapalı toplantıya ben de katıldım.) Türkiye’nin Somali ile imzaladığı kritik anlaşma da forumun gündemlerinden biriydi (ABD, Ankara’nın Afrika açılımını dikkatle izliyor ve bunu işbirliği alanlarından biri olarak görüyor.) Somali, Afrika boynuzunun mihenk taşı. Bu sıralar sık sık gündeme gelen Kızıldeniz’in giriş kapısı. İran etkisindeki Yemen’in karşı yakası. Kaynaklarıma “Bölge karmaşık. Anlaşma bir hayli kapsamlı. Askeri gerilim doğar mı?” Diye sordum. “Sadece Cibuti’de (Somali’nin kuzey komşusu) Fransa, ABD, Çin dahil beş ülkenin üssü var. Türkiye Somali’nin istikrar ve haklarını önemsiyor” yanıtı aldım. Bu arada Türkiye’nin Somali’nin yanısıra Cibuti, Etiyopya ve Sudan ile de yakın diyalogda olduğunu ve bu diyaloğun bir hayli ilerlediğini de vurgulayalım.
Üç. Forum’da en dikkat çeken isimlerinden biri Rusya Dışişleri Bakanı Lavrov’du. Tam da AB-Rusya geriliminin (Alman Hava Kuvvetleri komutanının ses kaydının sızdırılması, nükleer savaş tehditleri vs) had safhaya ulaştığı bir sırada Antalya’daydı. Bu yüzden bazı Avrupalıların Forum’a katılmaktan vazgeçtiğini öğrendim.
Dört. Antalya Diplomasi Forumu, Türk diplomasisini muhataplarıyla buluşturan bir zemin olmasının yanı sıra gazeteciler ve akademisyenler için de bir hayli bilgilendiriciydi. AA standını ziyaret ettiğinde, meslektaşlarım Yusuf Özhan ve Hüseyin Yılmaz ile birlikte Bakan Fidan’la sohbet ettik. Fidan “Nasıl buldunuz” diye sorunca, “Yeni çok şey öğrendim” dedim. “Forum kesinlikle çok öğreticiydi” dedi. Forum’a akademisyen katılımını özellikle istediklerini söyledi. SAM Başkanı ve yakın çalışma arkadaşı Dr. Nuh Yılmaz’ın çabasına işaret ederek “Akademisyenlerle pratisyenlerin konuşmasını önemsiyoruz” ifadesini kullandı.