Rusya'yı hedef alan terör saldırısı üçüncü dünya savaşı senaryolarını yeniden gündeme taşıdı.
İşin aslı şu: Bu kadar çok silahlanan dünyada eninde sonunda savaş patlar; bölgesel düzeyde devam eden çatışmalar er ya da geç küresel bir savaşa dönüşür. Gerçekçi olalım, bu sadece bir zaman meselesidir.
Dünyanın önemli bölümüne egemen olan devletler, yani küreselci güç, büyük bir savaşı henüz başlatmamışsa bu, hazırlıkları bitmediği içindir. Koşullar oluştuğunda o büyük savaşın fitilini memnuniyetle ateşlerler.
Rusya'nın Suriye'ye müdahalesi ve Ukrayna'ya cephe açması küreselcilerin kuşatmasına karşı önceden alınan stratejik tedbirler olarak görülebilir.
Rusya'nın hedefte olduğu sır değil; ABD'nin başını çektiği Batı sistemi güç dengesinin kendi lehine olduğunu düşündüğü an Rusya'yı yok etmeye girişecektir.
Batı'yı engelleyen tek şey ise küresel güç dengelerinin henüz kendi lehlerine olmayışıdır.
Türkiye, bu küresel güç mücadelesi içinde Batı ile Doğu arasında önemli bir ağırlığa sahip. Cumhurbaşkanı Erdoğan, 14 Mayıs seçimleri öncesi küresel bir savaş çıkması halinde Türkiye'yi bu savaşa sokmayacağını belirtmesi son derece önemliydi. Erdoğan, Batı ile Rusya arasında bir denge politikası oluşturmuş durumda. Türkiye için bu dış politika güvenli bir hat. Erdoğan iktidarda durdukça, ABD sistemi Türkiye'yi yanında bulamaz.
Bir dünya savaşı çıkarıp sonra "NATO ittifakıyız" diyerek de Türkiye'yi küresel bir savaşa çekemezler. En azından Erdoğan, bu uluslararası dolaplara gelmez.
Erdoğan'ın "yasal olarak bu son seçimim" üzerine başlayan tartışmaları, dünyanın gidişatı içinde bir yerlere oturtarak değerlendirmek gerekiyor. Batı ittifakı Erdoğan'ın gitmesini istiyor; fakat Türkiye, üçüncü dünya savaşı senaryoları gündemdeyken Erdoğan'ı bırakamaz. İktidar dengesi bir kere bozulursa, tıpkı Osmanlının akıbetinde olduğu gibi, bir oldu bittiyle Türkiye kendisini büyük bir dünya savaşının tarafı olarak bulur. Ki, Erdoğan'ın gitmesi üzerine yapılan spekülasyonlar da biraz bu gelişmeyle bağlantılıdır.