BENZERİ YOK.
Alemlerin yaratıcısı ve Rabbi olan Allah’ın güzel isimleri yanında, eşsiz ve benzersiz sıfatları vardır. Allah’a imanın bu sıfatlara imanı da kapsaması gerekir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ı bilmek sıfatlarıyla olur.
Allah’ın sıfatları ile yaratıklarının sahip olduğu sıfatlar birbirinden farklıdır. Her şeyden önce yaratıklara bazı nitelikleri veren yine Allah’tır. Ancak bu nitelik ve yetenekler varlıklarda sınırlı, vasıtalı ve sonuç olarak Allah’ın yaratması ve yardımıyla iş görebilir.
ALLAH’IN SIFATLARI
Allah’ın sıfatları zâtî, subûtî ve fiilî olmak üzere üçe ayrılır:
1. Allah’ın Zâtî sıfatları
Allah’ın zatıyla birlikte olan, ondan ayrı kabul edilmeyen sıfatlardır. Bunlara “selbî sıfatlar” da denir. Bunlar, Allah’ın yüceliği ve kemaliyle çelişen sıfatları O’ndan kaldırdığı ve bütün noksan sıfatlardan tenzih ettiği için bu adı almıştır.
Zâtî sıfatlar altı tane olup; vucûd, kıdem, bekâ, vahdâniyet, muhâlefetün li’l-havâdis ve kıyam binefsihidir.
1. Vücûd: “Var olmak” demektir. Buna “sıfat-ı nefsiye” de denir. Allah olmasaydı hiçbir şey var olamazdı. Kâinâtın varlığı O’nun varlığına en büyük tanıktır. Hiçbir şey ne kendi kendine var olabilir ne de yok olabilir. Allah Teâlâ’ya; varlığının mutlak gerekli olması, var olmayışının mümkün bulunmaması sebebiyle “Vâcibu’l-Vücûd (varlığı mutlak gerekli olan)” denir.
Varlığın zıddı olan yokluk, Allah Teâlâ için düşünülemez. Allah’ın varlığı başka bir varlık vasıtasıyla olmayıp, ilâhi vücûdu zâtının gereğidir. Yukarıda, Allah Teâlâ’nın varlığı ile ilgili olarak zikrettiğimiz deliller “vücûd” sıfatının da delilleridir.
2. Kıdem: “Başlangıcı olmamak, ezelî olmak” demektir. Allah Teâlâ’nın öncesi ve başlangıcı yoktur. O kadîm ve ezelîdir. Geçmişe doğru ne kadar gidilirse gidilsin Allah’ın var olmadığı bir zaman düşünülemez. Eğer Allah ezelî olmasaydı, sonradan meydana gelmiş olması gerekirdi. Her sonradan olanın bir yaratıcıya ihtiyacı vardır. Allah’ın varlığı, zatının gereğidir, yani varlığı kendindendir.
Allah’ın ezelî sıfatları: Hayat, ilim, semî’, basar, kudret, kelâm, irade ve meşiyyet, yaratma ve rızık vermedir.[1]
Kur’an-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk’ın ezelî oluşu şöyle beyan edilir: “O, her şeyden öncedir, kendisinden sonra hiçbir şeyin kalmayacağı sondur, varlığı açıktır, gerçek niteliği (yaratılanlar için) gizlidir. O her şeyi bilendir.” [2]
Sonuç olarak dünyada ve evrende bütün varlıkların öncesi, yani bulunmadıkları bir zaman vardır. Allah Teâlâ ise zaman ve mekândan münezzeh olarak vardır. Zaman kavramı, dünya ile bazı gezegen, yıldız, yıldız kümesi veya galaksiler arasında ortaya çıkan bir süreçtir. Allah hakkında ilerleyen bir zaman sürecinin bulunmaması; başlangıç ve sonunun olmamasını, başka bir deyimle ezel ve ebedi, kıdem ve bekayı ifade eder.
3. Bekâ: “Varlığının sonu olmamak, ebedî olmak” demektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Yeryüzündeki her şey yok olucudur, fânîdir. Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin varlığı ise ebedidir.” [3] “O, her şeyden öncedir, kendisinden sonra hiçbir şeyin kalmayacağı sondur..” [4] Bu âyetler, Allah’ın ebedî olduğuna delâlet eder. Varlığını devam ettirememe âcizliktir. Âcizlik ise eksikliktir. Allah bütün eksikliklerden uzaktır. O, sonsuz kudret sahibidir. O’nu yok edecek bir güç de mevcut değildir.
4. Vahdâniyyet: “Allah’ın bir olması” demektir. Allah, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tektir. Allah’ın zatı cüz ve parçalardan oluşmamıştır, cisim değildir, eşi ve benzeri yoktur. Yarattıklarına benzemez. Allah’ın sıfatları da, yaratıklarının sıfatlarına benzemez. Fiillerinde tek oluşu, yaratmada tek olması demektir. Yoktan var etme anlamında yaratma Allah’a aittir. Allah’ın bir tek oluşu İhlâs sûresinde şöyle ifade edilir: “De ki: O Allah bir tektir. Allah hiç bir şeye muhtaç değil, her şey O’na muhtaçtır. O doğurmamıştır ve doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.” [5]
Kâinatı yaratan ve yöneten birden fazla ilâh olsaydı, farklı yönde istek ve iradeleri olunca, birisinin dediği gerçekleşir, diğeri âciz kalırdı. Âciz kalan ise ilâh olamazdı. İlâhlar arasındaki bu tezatlar kâinatın düzenini bozardı. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilir: “Yerde ve gökte, Allah’tan başka ilâhlar bulunsaydı, yer ve gök harap olurdu” [6] “Allah’tan başka bir yaratıcı var mıdır?” [7] “O gün, güç kimindir? En büyük egemen olan Allah’ındır.” [8]
Alemde bir düzenin oluşu ve bozulmadan devam edişi, bir tek Allah’ın eseridir. İlâhta birlik, evrende birliği, uyum ve düzeni getirmiştir. Allah’ın ortağı bulunsa bu düzen bozulurdu. Âyette şöyle buyurulur: “Onun yanında hiçbir ilâh yoktur. Eğer olsaydı, şüphesiz her tanrı kendi yarattığını kabullenir ve korur, kimisi de diğerine üstün olmaya çalışırdı..” [9]
İnsanlar tarih boyunca zaman zaman yollarını şaşırarak Allah’ın yanında başka tanrılara da yer vermişlerdir. Buna “şirk (ortak koşma)” denir. Bunu yapana da “müşrik” adı verilir. Şirk koşmak iki türlü olur:
a) Allah’ın yanında başka bir varlığı da tanrı kabul etmek. İnsan, put, ağaç, hayvan vb. şeyler gibi.
b) İbadetlerde ve amellerde Allah’a eş, ortak koşmak. Amellere riya, gösteriş karıştırmak gibi.
Allah, müşriklerin nitelendirmesinden uzaktır. O, çocuk edinmemiştir. O’nun yanında başka bir ilâh yoktur. Olsaydı, yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde belirtiler ortaya çıkar, evrende düzensizlikler görülürdü.
Kur’an-ı Kerim’de Hıristiyanların şirkinden şöyle söz edilir: “Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür, diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır.” [10] Buna göre Allah, Mesih İsa ve Rûhu’l-Kudüs olarak üç ilâhı birlikte kabul eden (teslise inanan) Hıristiyanlar vahdaniyet inancından uzaklaşmışlardır. “Şüphesiz, Allah Meryem oğlu Mesih İsa’dır, diyenler küfre girmişlerdir.” [11] âyeti de, onların Allah’a “oğul” isnat ederek, düştükleri başka bir şirk halini belirtir.[12]
Hıristiyanların benimsediği gibi üç tane ilâh bulunsaydı, aralarında evreni ve merkez gücü ele geçirmek için bir çatışma kaçınılmaz olurdu. Şu âyette böyle bir varsayımın sonucuna işaret edilir: “De ki; eğer dedikleri gibi Allah’la beraber tanrılar bulunsaydı, o takdirde hepsi arşın sahibi olmaya yol ararlardı. O, onların bu söylediklerinden uzaktır. Yücedir. Uludur.” [13]
Ekleme
Tarihi: 23 April 2025 - Wednesday
BENZERİ YOK.
Alemlerin yaratıcısı ve Rabbi olan Allah’ın güzel isimleri yanında, eşsiz ve benzersiz sıfatları vardır. Allah’a imanın bu sıfatlara imanı da kapsaması gerekir. Çünkü Cenâb-ı Hakk’ı bilmek sıfatlarıyla olur.
Allah’ın sıfatları ile yaratıklarının sahip olduğu sıfatlar birbirinden farklıdır. Her şeyden önce yaratıklara bazı nitelikleri veren yine Allah’tır. Ancak bu nitelik ve yetenekler varlıklarda sınırlı, vasıtalı ve sonuç olarak Allah’ın yaratması ve yardımıyla iş görebilir.
ALLAH’IN SIFATLARI
Allah’ın sıfatları zâtî, subûtî ve fiilî olmak üzere üçe ayrılır:
1. Allah’ın Zâtî sıfatları
Allah’ın zatıyla birlikte olan, ondan ayrı kabul edilmeyen sıfatlardır. Bunlara “selbî sıfatlar” da denir. Bunlar, Allah’ın yüceliği ve kemaliyle çelişen sıfatları O’ndan kaldırdığı ve bütün noksan sıfatlardan tenzih ettiği için bu adı almıştır.
Zâtî sıfatlar altı tane olup; vucûd, kıdem, bekâ, vahdâniyet, muhâlefetün li’l-havâdis ve kıyam binefsihidir.
1. Vücûd: “Var olmak” demektir. Buna “sıfat-ı nefsiye” de denir. Allah olmasaydı hiçbir şey var olamazdı. Kâinâtın varlığı O’nun varlığına en büyük tanıktır. Hiçbir şey ne kendi kendine var olabilir ne de yok olabilir. Allah Teâlâ’ya; varlığının mutlak gerekli olması, var olmayışının mümkün bulunmaması sebebiyle “Vâcibu’l-Vücûd (varlığı mutlak gerekli olan)” denir.
Varlığın zıddı olan yokluk, Allah Teâlâ için düşünülemez. Allah’ın varlığı başka bir varlık vasıtasıyla olmayıp, ilâhi vücûdu zâtının gereğidir. Yukarıda, Allah Teâlâ’nın varlığı ile ilgili olarak zikrettiğimiz deliller “vücûd” sıfatının da delilleridir.
2. Kıdem: “Başlangıcı olmamak, ezelî olmak” demektir. Allah Teâlâ’nın öncesi ve başlangıcı yoktur. O kadîm ve ezelîdir. Geçmişe doğru ne kadar gidilirse gidilsin Allah’ın var olmadığı bir zaman düşünülemez. Eğer Allah ezelî olmasaydı, sonradan meydana gelmiş olması gerekirdi. Her sonradan olanın bir yaratıcıya ihtiyacı vardır. Allah’ın varlığı, zatının gereğidir, yani varlığı kendindendir.
Allah’ın ezelî sıfatları: Hayat, ilim, semî’, basar, kudret, kelâm, irade ve meşiyyet, yaratma ve rızık vermedir.[1]
Kur’an-ı Kerim’de Cenâb-ı Hakk’ın ezelî oluşu şöyle beyan edilir: “O, her şeyden öncedir, kendisinden sonra hiçbir şeyin kalmayacağı sondur, varlığı açıktır, gerçek niteliği (yaratılanlar için) gizlidir. O her şeyi bilendir.” [2]
Sonuç olarak dünyada ve evrende bütün varlıkların öncesi, yani bulunmadıkları bir zaman vardır. Allah Teâlâ ise zaman ve mekândan münezzeh olarak vardır. Zaman kavramı, dünya ile bazı gezegen, yıldız, yıldız kümesi veya galaksiler arasında ortaya çıkan bir süreçtir. Allah hakkında ilerleyen bir zaman sürecinin bulunmaması; başlangıç ve sonunun olmamasını, başka bir deyimle ezel ve ebedi, kıdem ve bekayı ifade eder.
3. Bekâ: “Varlığının sonu olmamak, ebedî olmak” demektir. Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyurulur: “Yeryüzündeki her şey yok olucudur, fânîdir. Celâl ve ikram sahibi olan Rabbinin varlığı ise ebedidir.” [3] “O, her şeyden öncedir, kendisinden sonra hiçbir şeyin kalmayacağı sondur..” [4] Bu âyetler, Allah’ın ebedî olduğuna delâlet eder. Varlığını devam ettirememe âcizliktir. Âcizlik ise eksikliktir. Allah bütün eksikliklerden uzaktır. O, sonsuz kudret sahibidir. O’nu yok edecek bir güç de mevcut değildir.
4. Vahdâniyyet: “Allah’ın bir olması” demektir. Allah, zatında, sıfatlarında ve fiillerinde tektir. Allah’ın zatı cüz ve parçalardan oluşmamıştır, cisim değildir, eşi ve benzeri yoktur. Yarattıklarına benzemez. Allah’ın sıfatları da, yaratıklarının sıfatlarına benzemez. Fiillerinde tek oluşu, yaratmada tek olması demektir. Yoktan var etme anlamında yaratma Allah’a aittir. Allah’ın bir tek oluşu İhlâs sûresinde şöyle ifade edilir: “De ki: O Allah bir tektir. Allah hiç bir şeye muhtaç değil, her şey O’na muhtaçtır. O doğurmamıştır ve doğmamıştır. Hiçbir şey O’na denk değildir.” [5]
Kâinatı yaratan ve yöneten birden fazla ilâh olsaydı, farklı yönde istek ve iradeleri olunca, birisinin dediği gerçekleşir, diğeri âciz kalırdı. Âciz kalan ise ilâh olamazdı. İlâhlar arasındaki bu tezatlar kâinatın düzenini bozardı. Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şöyle belirtilir: “Yerde ve gökte, Allah’tan başka ilâhlar bulunsaydı, yer ve gök harap olurdu” [6] “Allah’tan başka bir yaratıcı var mıdır?” [7] “O gün, güç kimindir? En büyük egemen olan Allah’ındır.” [8]
Alemde bir düzenin oluşu ve bozulmadan devam edişi, bir tek Allah’ın eseridir. İlâhta birlik, evrende birliği, uyum ve düzeni getirmiştir. Allah’ın ortağı bulunsa bu düzen bozulurdu. Âyette şöyle buyurulur: “Onun yanında hiçbir ilâh yoktur. Eğer olsaydı, şüphesiz her tanrı kendi yarattığını kabullenir ve korur, kimisi de diğerine üstün olmaya çalışırdı..” [9]
İnsanlar tarih boyunca zaman zaman yollarını şaşırarak Allah’ın yanında başka tanrılara da yer vermişlerdir. Buna “şirk (ortak koşma)” denir. Bunu yapana da “müşrik” adı verilir. Şirk koşmak iki türlü olur:
a) Allah’ın yanında başka bir varlığı da tanrı kabul etmek. İnsan, put, ağaç, hayvan vb. şeyler gibi.
b) İbadetlerde ve amellerde Allah’a eş, ortak koşmak. Amellere riya, gösteriş karıştırmak gibi.
Allah, müşriklerin nitelendirmesinden uzaktır. O, çocuk edinmemiştir. O’nun yanında başka bir ilâh yoktur. Olsaydı, yukarıda sözünü ettiğimiz şekilde belirtiler ortaya çıkar, evrende düzensizlikler görülürdü.
Kur’an-ı Kerim’de Hıristiyanların şirkinden şöyle söz edilir: “Allah üç ilâhtan üçüncüsüdür, diyenler şüphesiz kâfir olmuşlardır.” [10] Buna göre Allah, Mesih İsa ve Rûhu’l-Kudüs olarak üç ilâhı birlikte kabul eden (teslise inanan) Hıristiyanlar vahdaniyet inancından uzaklaşmışlardır. “Şüphesiz, Allah Meryem oğlu Mesih İsa’dır, diyenler küfre girmişlerdir.” [11] âyeti de, onların Allah’a “oğul” isnat ederek, düştükleri başka bir şirk halini belirtir.[12]
Hıristiyanların benimsediği gibi üç tane ilâh bulunsaydı, aralarında evreni ve merkez gücü ele geçirmek için bir çatışma kaçınılmaz olurdu. Şu âyette böyle bir varsayımın sonucuna işaret edilir: “De ki; eğer dedikleri gibi Allah’la beraber tanrılar bulunsaydı, o takdirde hepsi arşın sahibi olmaya yol ararlardı. O, onların bu söylediklerinden uzaktır. Yücedir. Uludur.” [13]
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.