Sağın bölünmüşlüğü bin yıldır bitmez. Ama hep solun parçalanmışlığı tartışılır, “Sol nasıl birleşecek?” sorusuna cevap aranır.
Bazı yerlerde Cumhur İttifakı partileri ayrı ayrı aday çıkardı, aradan başka partilerin adayları sıyrıldı.
Birbirinin topuğuna kurşun sıkmak gibi bir durum yaşandı.
Öbür taraf ise ‘iyi’siyle ‘kötü’süyle bütünleşmeyi sağlamayı başardı.
Adı bugün “Kent Uzlaşısı”dır, yarın başka türlü bir tanım getirilir.
Sandık başında birlik sağlandıktan sonra ismi ne olursa olsun.
*
Son yirmi yılın en düşük katılım oranı bu seçimde görüldü ve sandığa gitmeyenlerin büyük çoğunluğu, Cumhur İttifakı seçmeniydi.
Emeklilerin durumu, yüksek enflasyona dayalı hayat pahalılığı, market terörü, herkesin sattığı ürüne kafasına göre fiyat belirlemesi halkı bezdirdi.
*
Durum değerlendirmesini layıkıyla yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Eksikliklerin üzerine gidileceğini” açıkladı.
Bir de fazlalıklar var.
Oraya da bakmak ve fazlalıkları usulünce kırpmak lâzım.
*
Gaz pedalına dokununca uçar gibi giden arabaları hatırlatalım.
Motordaki beygirlerin gücünü kendi gücü zannedenlerin arabalarıdır onlar.
Hız sınırını aşmayı, gösteriş yapmayı, herkesi sollayıp kimi zaman da sağından fırlayıp gitmeyi alışkanlık haline getirenlerden bahsediyoruz.
Aynı durum siyasette de geçerli.
Erdoğan’ın gücünü kendi gücü, karizmasını kendi karizması zannedenlere ne demeli? “Gafiller” desek kurtarır mı?
Bir adım daha ileri gidip Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini kendi yetkisi gibi görenler de çıkar mı?
Yok o kadar da olmaz artık.
Fakat fırsat bulamadıkları içindir oraya vardırılmaması.
İzandan, insaftan, hakkaniyetten dolayı değil.
*
“Kibir hastalığı” tespitinin kaynağı, başka ne olacak? En kestirme tabirle “kendini dev aynasında görmek” diye özetlenebilir.
Hâlbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan, küçücük çocuktan yaşlı ninelere, dedelere kadar herkesle tevazu içinde, sevgiyle, samimiyetle temas kurar. Alacak varsa alsın, işte örnek.
*
Afyonkarahisar’a bir bakalım.
CHP adayı Burcu Köksal, “Seçilince belediyenin kapısı Dem Partililer hariç herkese açık olacak” diye seslendi miting meydanında.
Genel Başkan’dan rol çalan İmamoğlu, hemen gürledi: “Böyle düşünenler gitsin kendine başka bir parti bulsun.”
Sonuç?
İkisi de kendi oylarını yükselterek seçildi, koltuğa oturdu.
Burcu Hanım gidip başka partide kendine yer mi seçti? Yahut parti onu ihraç mı etti?
Hayır. Bütün çıkışlar tutulmuştu. Kimse yerinden kıpırdamadı.
İmamoğlu’nun dediği lâf neye yaradı?
Demlilerin desteğine, görev bilinci yanında bir de gönül rahatlığı kazandırdı.
Bunu “PKK’lıların” diye de okuyabilirsiniz.
Alan memnun, satan memnun.
Zaten iş birliği denilen hadise, memnuniyet esasına dayanır. Ortada memnuniyet yoksa iş kötü gitmiş, birlik sağlanamamış demektir. Şekildeki gibi, esmek de gürlemek de oya tahvil oluna.