pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Amerikan yönetiminin bırakın küresel liderlik iddiasını rasyonel bir aktör olarak bile algılanması mümkün değil.

Biden yönetimi Kongre’den İsrail, Ukrayna ve Tayvan için 100 milyar dolarlık ek bütçe istedi. Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Başkanlığı’na yeni seçilen Cumhuriyetçi Mike Johnson, 14 milyar dolarlık İsrail yardımının ayrı bir paket olarak gündeme almayı planlıyor. Johnson, bu miktarın Amerikan Vergi İdaresi’nin bütçesinden kesilerek verilmesini talep ederek, Cumhuriyetçilerin bu konudaki gündemlerine hizmet etmeye çalışıyor. Johnson, sözcü seçilmesi sonrasında İsrail’e güçlü destek vermek istiyor ve bunu sürekli referans verdiği Evanjelist Hristiyan muhafazakârlığının bir gereği olarak açıklıyor. İsrail’e yardımın kaderi Amerikan çıkarının ne olduğundan çok İncil’in emrettiklerini önceleyen bir lidere bağlı durumda. Johnson, eğer İsrail yardımını Biden’ın bütçe önceliklerine saldırmak için kullanırsa konuyu iç politika malzemesi haline getirmiş olacak. Johnson, Ukrayna’ya yardıma açık olabileceğini belirtti ancak benzer şekilde bütçe öncelikleriyle ilgili talepleri olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Kongre’nin üst kanadı Senato Biden’ın ek bütçe talebini torba yasa olarak geçirmekte ısrarcı olursa, iki kanadın anlaşamaması ve dolayısıyla Biden’ın istediğini alamaması söz konusu olabilir. Böyle bir senaryoda Biden’ın Ukrayna’ya yardım üzerinden Rusya’ya karşı Batı ittifakının liderliği iddiasına ağır bir darbe vurulmuş olacak. Rusya ve Çin’le stratejik mücadelenin bir parçası olarak görülen Ukrayna’ya yardım paketine karşılık İsrail’e yardımın Amerika’nın hangi çıkarına hizmet edeceği sorusu pek tartışılmıyor. Biden’ın ek bütçe talebinin hepsinin dış yardım olarak verilmeyeceğini belirtmek gerekiyor. Ukrayna ve İsrail’e verilen askeri yardımlar Pentagon’un kendi stoklarını eritmiş durumda ve bu stokların yenilenmesi kritik bir öncelik olarak öne çıkıyor. Bu sebeple Beyaz Saray ek bütçe talebinde yeni fonların Amerikan askeri altyapısına yatırım olacağını ve Amerika içinde istihdam yaratacağını belirterek Kongre’yi ikna etmeye çalışıyor. Yönetim, ek bütçenin bir kısmının Cumhuriyetçilerin de öncelikleri arasında olan sınır güvenliğine de harcanacağını belirterek destek toplamaya çalışıyor. Sınır güvenliği argümanı Biden’ın başkanlık seçimlerinde zorlanacağı bir konuda Cumhuriyetçilerin elini zayıflatmayı amaçlıyor. ABD’nin İsrail’in yanında duran tavrının uluslararası prestij ve güvenilirliği açısından maliyeti son derece yüksek oldu ancak İsrail’e yardım tartışmalarında bunun görmezden gelindiğini söylemek mümkün. Dünya kamuoyu Amerika’yı İsrail’in avukatı ve dahası savaş suçlarının ortağı olarak görürken, 14 milyar dolarlık yardım gönderilmesi Amerikan iç siyasetinin İsrail’e kim daha fazla sahip çıkacak yarışına kilitlendiğini gösteriyor. Seçim senesinde İsrail konusunda eleştiriye tahammülü olmayan Biden’la Evanjelist lobisinin desteğini korumak isteyen Cumhu-riyetçiler İsrail’e yardım konusunda adeta yarışıyorlar. İsrail konusundaki duygusal ve irrasyonel yaklaşım her iki partiden de hararetli konuşmaların yapılmasıyla sonuçlanıyor. Biden yönetiminin ek bütçe talebinin bir kısmının da Gazze ve diğer çatışma bölgelerinde insani yardım için harcanması planlanıyor. Johnson liderliğindeki Cumhuriyetçilerin paketin bu kısmına da itiraz etmeleri ihtimal dahilinde. Biden yönetimi özellikle son 10 gündür gelen kamuoyu baskısı karşısında insani dramı daha fazla gündeme getirmeye başladı. Ancak Dışişleri Bakanı Blinken’ın Washington Post’a yazdığı görüş yazısında görüldüğü gibi yönetim insani krizin müsebbibini Hamas olarak göstererek İsrail’e eleştirisini sınırlı ve etkisiz tutmaya özen gösteriyor. İsrail’in hareket özgürlüğünü sınırlayacak herhangi bir söylemden kaçınan Biden yönetiminin bütçe talebi geçse bile insani kriz konusunda etkin bir rol oynaması beklenmemeli. Biden yönetimi, Gazze krizinden önce federal hükümet bütçesi tartışmaları etrafında Ukrayna’ya kapsamlı bir yardım paketi talebini ertelemek zorunda kalmıştı. Şimdilerde ise İsrail ve Ukrayna’ya yardımın Amerikan liderliğinin bir testi olduğunu savunuyor. Amerika İsrail ve Ukrayna gibi müttefiklerine sahip çıkmazsa güvenilirliği zarar görür argümanı öne sürülüyor. Ayrıca Amerikan ordusunun kendi stoklarının azalarak askeri kapasitesinin zaafa uğraması riskinden bahsediliyor. Ek bütçenin yarısından çoğunun gene ABD içinde harcanacak olması ek bütçenin nihai olarak geçmesini sağlayabilir. Amerika’nın askeri kapasitesinin hazır tutulması gayet rasyonel bir öncelik olarak öne çıkarken İsrail’e yardımın buna nasıl katkı sağlayacağı açık bir biçimde tartışılmıyor. Bu yardımın verilmesinde sivillerin korunması gibi şartlar koyulmasını savunan siyasetçilere de kulak asılmıyor. Washington’un İsrail’e bu kadar büyük bir yardım paketi sağlamasının Amerikan ulusal güvenlik çıkarına nasıl hizmet edeceği açık biçimde tartışılmıyor. Dahası, Washington’un bu yardımın dünyanın gözünde ne anlama geleceğini görmezden gelmekte ısrar eden bir görüntüsü var. İsrail’in savaş suçları işleyerek etnik temizlik ve hatta soykırım yaptığı dünya kamuoyunda geniş kabul görüyor. Amerika’nın yardımı bu soykırıma sadece bir destek değil ödül olarak görülecek. Amerika’nın İsrail’in işgal, sürgün, etnik temizlik gibi politikalarına hem ortak olan hem de finanse eden Washington, Arap dünyasındaki ve küresel Güney’deki inanılırlığını tamamen yitiriyor. Bu gerçeği umursamayan bir
Ekleme Tarihi: 03 Kasım 2023 - Cuma

Amerikan yönetiminin bırakın küresel liderlik iddiasını rasyonel bir aktör olarak bile algılanması mümkün değil.

Biden yönetimi Kongre’den İsrail, Ukrayna ve Tayvan için 100 milyar dolarlık ek bütçe istedi. Kongre’nin alt kanadı Temsilciler Meclisi Başkanlığı’na yeni seçilen Cumhuriyetçi Mike Johnson, 14 milyar dolarlık İsrail yardımının ayrı bir paket olarak gündeme almayı planlıyor. Johnson, bu miktarın Amerikan Vergi İdaresi’nin bütçesinden kesilerek verilmesini talep ederek, Cumhuriyetçilerin bu konudaki gündemlerine hizmet etmeye çalışıyor. Johnson, sözcü seçilmesi sonrasında İsrail’e güçlü destek vermek istiyor ve bunu sürekli referans verdiği Evanjelist Hristiyan muhafazakârlığının bir gereği olarak açıklıyor. İsrail’e yardımın kaderi Amerikan çıkarının ne olduğundan çok İncil’in emrettiklerini önceleyen bir lidere bağlı durumda.

Johnson, eğer İsrail yardımını Biden’ın bütçe önceliklerine saldırmak için kullanırsa konuyu iç politika malzemesi haline getirmiş olacak. Johnson, Ukrayna’ya yardıma açık olabileceğini belirtti ancak benzer şekilde bütçe öncelikleriyle ilgili talepleri olup olmayacağı henüz bilinmiyor. Kongre’nin üst kanadı Senato Biden’ın ek bütçe talebini torba yasa olarak geçirmekte ısrarcı olursa, iki kanadın anlaşamaması ve dolayısıyla Biden’ın istediğini alamaması söz konusu olabilir. Böyle bir senaryoda Biden’ın Ukrayna’ya yardım üzerinden Rusya’ya karşı Batı ittifakının liderliği iddiasına ağır bir darbe vurulmuş olacak. Rusya ve Çin’le stratejik mücadelenin bir parçası olarak görülen Ukrayna’ya yardım paketine karşılık İsrail’e yardımın Amerika’nın hangi çıkarına hizmet edeceği sorusu pek tartışılmıyor.

Biden’ın ek bütçe talebinin hepsinin dış yardım olarak verilmeyeceğini belirtmek gerekiyor. Ukrayna ve İsrail’e verilen askeri yardımlar Pentagon’un kendi stoklarını eritmiş durumda ve bu stokların yenilenmesi kritik bir öncelik olarak öne çıkıyor. Bu sebeple Beyaz Saray ek bütçe talebinde yeni fonların Amerikan askeri altyapısına yatırım olacağını ve Amerika içinde istihdam yaratacağını belirterek Kongre’yi ikna etmeye çalışıyor. Yönetim, ek bütçenin bir kısmının Cumhuriyetçilerin de öncelikleri arasında olan sınır güvenliğine de harcanacağını belirterek destek toplamaya çalışıyor. Sınır güvenliği argümanı Biden’ın başkanlık seçimlerinde zorlanacağı bir konuda Cumhuriyetçilerin elini zayıflatmayı amaçlıyor.

ABD’nin İsrail’in yanında duran tavrının uluslararası prestij ve güvenilirliği açısından maliyeti son derece yüksek oldu ancak İsrail’e yardım tartışmalarında bunun görmezden gelindiğini söylemek mümkün. Dünya kamuoyu Amerika’yı İsrail’in avukatı ve dahası savaş suçlarının ortağı olarak görürken, 14 milyar dolarlık yardım gönderilmesi Amerikan iç siyasetinin İsrail’e kim daha fazla sahip çıkacak yarışına kilitlendiğini gösteriyor. Seçim senesinde İsrail konusunda eleştiriye tahammülü olmayan Biden’la Evanjelist lobisinin desteğini korumak isteyen Cumhu-riyetçiler İsrail’e yardım konusunda adeta yarışıyorlar. İsrail konusundaki duygusal ve irrasyonel yaklaşım her iki partiden de hararetli konuşmaların yapılmasıyla sonuçlanıyor.

Biden yönetiminin ek bütçe talebinin bir kısmının da Gazze ve diğer çatışma bölgelerinde insani yardım için harcanması planlanıyor. Johnson liderliğindeki Cumhuriyetçilerin paketin bu kısmına da itiraz etmeleri ihtimal dahilinde. Biden yönetimi özellikle son 10 gündür gelen kamuoyu baskısı karşısında insani dramı daha fazla gündeme getirmeye başladı. Ancak Dışişleri Bakanı Blinken’ın Washington Post’a yazdığı görüş yazısında görüldüğü gibi yönetim insani krizin müsebbibini Hamas olarak göstererek İsrail’e eleştirisini sınırlı ve etkisiz tutmaya özen gösteriyor. İsrail’in hareket özgürlüğünü sınırlayacak herhangi bir söylemden kaçınan Biden yönetiminin bütçe talebi geçse bile insani kriz konusunda etkin bir rol oynaması beklenmemeli.

Biden yönetimi, Gazze krizinden önce federal hükümet bütçesi tartışmaları etrafında Ukrayna’ya kapsamlı bir yardım paketi talebini ertelemek zorunda kalmıştı. Şimdilerde ise İsrail ve Ukrayna’ya yardımın Amerikan liderliğinin bir testi olduğunu savunuyor. Amerika İsrail ve Ukrayna gibi müttefiklerine sahip çıkmazsa güvenilirliği zarar görür argümanı öne sürülüyor. Ayrıca Amerikan ordusunun kendi stoklarının azalarak askeri kapasitesinin zaafa uğraması riskinden bahsediliyor. Ek bütçenin yarısından çoğunun gene ABD içinde harcanacak olması ek bütçenin nihai olarak geçmesini sağlayabilir. Amerika’nın askeri kapasitesinin hazır tutulması gayet rasyonel bir öncelik olarak öne çıkarken İsrail’e yardımın buna nasıl katkı sağlayacağı açık bir biçimde tartışılmıyor. Bu yardımın verilmesinde sivillerin korunması gibi şartlar koyulmasını savunan siyasetçilere de kulak asılmıyor.

Washington’un İsrail’e bu kadar büyük bir yardım paketi sağlamasının Amerikan ulusal güvenlik çıkarına nasıl hizmet edeceği açık biçimde tartışılmıyor. Dahası, Washington’un bu yardımın dünyanın gözünde ne anlama geleceğini görmezden gelmekte ısrar eden bir görüntüsü var. İsrail’in savaş suçları işleyerek etnik temizlik ve hatta soykırım yaptığı dünya kamuoyunda geniş kabul görüyor. Amerika’nın yardımı bu soykırıma sadece bir destek değil ödül olarak görülecek. Amerika’nın İsrail’in işgal, sürgün, etnik temizlik gibi politikalarına hem ortak olan hem de finanse eden Washington, Arap dünyasındaki ve küresel Güney’deki inanılırlığını tamamen yitiriyor. Bu gerçeği umursamayan bir

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.