pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Abdülkadir ERKAHRAMAN
Köşe Yazarı
Abdülkadir ERKAHRAMAN
 

Almanya da bunlar çok olur.

Alman Hava Kuvvetleri Komutanı ve 3 üst düzey hava subayının yaklaşık 40 dakikalık görüşmelerinin Rus medyası tarafından yayınlanması, ‘Babylon Berlin’ tipinde politik-polisiye dizisine yuvarlanmışlık hissi veriyor… Yüksek gizlilik taşıyan bu görüşmenin nasıl sızdığı/sızdırıldığı merakına bir ölçüye kadar kapılmalıyız. O cetvel, konuşmanın içeriği ile Anglosfer-Avrupa’nın içinde bulunduğu durumu ne kadar kavradığımızla bağlantılıdır… Anın fotoğrafı şu; Alman hava generalleri, ‘Taurus füzeleriyle’ Rusya-Kırım’ı bağlayan köprünün vurulması, böyle bir planın varlığı ve bunun başarılı olup-olmayacağı üzerine konuşuyorlar. ‘Rusya’ya ne yapılacak’ havası hakim. Zamanlaması, Başbakan Olaf Scholz’un Ukrayna’ya bu füzelerin gönderilmeyeceğini açıklamasından sonraya geliyor…   Buradan hareketle Alman siyasetiyle-derin devletinin dinamikleri üzerine haklı bir tartışma başlatabiliriz ama Berlin’in karanlık mahfillerinde ne kumpaslar kurulduğu ve bunların “dış etkilerle” ilişkisini az sonraya bırakalım, kayıtların hangi ortamda “masaya sürüldüğünü” anlamaya çalışalım…   NATO-RUSYA YÜZLEŞME ANI VE YADSINAMAZ NÜKLEER RİSK! Rusya Devlet Başkanı Putin’in Şubat sonunda meclise hitaben yaptığı konuşmada güçlü biçimde ülkesinin ‘nükleer kapasitesine’ ve gerektiğinde bunu kullanacağına ilişkin vurgusu boşa gitmiş görünüyor. Trump döneminden Ukrayna savaşıyla gelinen aşamaya değin nükleer güce yapılan karşılıklı ve sürekli göndermeler küresel kamuoyunu kanıksatmış halde. Oysa Kremlin liderinin konuşma metni incelendiğinde ‘boş yapmadığı’ anlaşılıyor. Hatta konuşmanın dışarıya değil içeriye, ‘hazır olun’ mesajı var…   Putin, “tehditten” çok bir sürüklenme halinden bahsediyor. “İş o noktaya gelirse” tonunda. ‘İş’; Ukrayna savaşında genel olarak Batı’nın özel olarak Avrupa’nın nihai olarak Kiev’in eşiğinde bulunduğu ağır bir yenilgi ihtimali ile bunun siyasi sonuçlarından korku… ABD Savunma Bakanı Austin’in geçtiğimiz hafta içinde Kongre’nin sorularını yanıtlarken, “Ukrayna yenilirse NATO’nun Rusya ile yüz yüze gelebileceği” öngörüsüne Moskova’nın verdiği yanıt buydu. Austin’de sembolleşen, Batı savunma sistematiğinin sıkıştığı yerdir. Ukrayna düşerse NATO devreye girmek zorundadır çünkü aksi hal tüm Batı için ağır sonuçlar üretecektir. Grafiti gibi görünse de, ‘Ukrayna düşerse Avrupa düşer, NATO düşer, ABD yenilir’ okuması siyaseten gerçeklik ifade ediyor…     AVRUPA’NIN YENİLGİDEN KURTULMASININ TEK YOLU? Sadeleştirmek gerekirse, “Batı ittifak sistemi” zaten tartışılır halde. Bu yüzden ‘Anglosfer’ sahaya Avrupa’yı sürüyor! Fransa lideri Macron’un -diğer müttefikler sıcak karşılamasa da- Ukrayna’ya askeri birlik gönderilmesi fikri tamı tamına budur! Alman generallerin konuşmaları da budur. Medvedev’in, “Almanya, Rusya ile savaşa hazırlanıyor” iddiasının işaret ettiği de budur! Kimi Avrupa ülkelerinin Ukrayna ile yaptığı ‘ikili savunma anlaşmaları’nın tercümesi de budur. Kısa süre önce ortaya atılan, ‘Rusya’nın uzaya nükleer füze yerleştirerek oradan saldırı yapacağına ilişkin Amerikan iddiasını hatırlıyorsunuz değil mi? İnandırıcılıktan o kadar uzaktı ki apar-topar geri aldılar. Bu dahi odur…   Esasen savaşın başından bu yana çeşitli Batı ülkelerinden birliklerin Ukrayna’da bulunduğu zaten biliniyor. Hele istihbarat servislerinin bini bir para. Fakat, örneğin CIA’in bu ülkedeki konuşlanmasının 2014’ten bu yana orada bulunmalarına rağmen şimdi faş edilmiş olması da manidar… Ancak Avrupa ülkelerinin askeri birliklerinin bölgeye girmesi fikri, zaten bir süredir Kiev’e verilen silah teknolojisinin/kalitesinin artırılması ile birleştiğinde, Rusya’nın eline geçmiş toprakların geri kazanılması hedefini gözetecekse, karşılığının “nükleer” olması sürpriz sayılamaz. Çünkü arkası gelecektir ve Moskova’nın siyasi dinamiklerinin kendine has çarkları mevcut iktidarı öğütmeye başlayacaktır… Nükleer risk burada da değil. Tehlike, Avrupa’nın kullanışlı halini fark etmemesi. Esasen NATO üyesi ülkelerin çoğu bunu göremiyor. Garip bulmayın. Devletlerin yükseliş ve çöküşleri zaten böyle olur…   Ukrayna’daki yenilgiden siyaseten kurtulmalarının yolu, sorumluluğu ve siyasi faturayı Washington ile Londra’nın önüne bırakmak. Oysa yenilenin Avrupa olduğunu sanıyorlar. Yakın zamana kadar yürütülen, “Rusya, Avrupa’yı işgal edecek” kampanyasının amacı da buydu. Stratejik körlüğün bu denlisi, hatta sari olması inanılmaz…   GİZLİ BELGELERİN ŞİFRESİ: 1-2-3-4! Avrupa’nın ‘jeopolitik karaktersizliği’ durumu görmesini engelliyor olabilir ama ‘direnememe’nin tahlili de gerekiyor. İşte burada, Alman generaller konuşmasının nasıl sız(dırıl)mış olabileceğine ilişkin spekülasyon yapma zorunluluğu doğuyor… İster Ruslar tarafından istihbar edilmiş olsun ister ‘sızdırılmış’ olsun, ‘yayınlanması’, işte buraya kadar anlattığımız öykünün unsuru olduğundandır. Ancak Alman hükümeti içinde, ordusunda ve istihbarat camiasında birden çok klik bulunduğuna da tespit gerekiyor… Biri Amerika güdümünde güçlü bir odağın varlığıdır. Bizzat Almanya Dışişleri Bakanı kafidir! Ordu içinde de çoktur. Kısa süre önce darbe yapacakları iddiasıyla tutuklanıp mahkemelere sevk edilen hücreleri de ayrıca anımsayalım. Almanya da bunlar çok olur. Keza, Almanya’nın Avrupa merkezli ve Rusya’yla işbirliği içinde dış politika yürütmesini savunan kesim de vardır. Kimi dönemlerde iktidara da hakim olmuşlardır. Ancak asker, artık iyice anlıyoruz ki, ABD ve NATO yolunda apayrı bir kulvarda koşuyor. ‘Berlin, ‘Bundeswehr’ veya ‘Luftwaffe’yi ne kadar kontrol edebiliyor’ diye soracağız ama ‘Berlin’i kim kontrol ediyor’ dahi şüphelidir…
Ekleme Tarihi: 06 Mart 2024 - Çarşamba

Almanya da bunlar çok olur.

Alman Hava Kuvvetleri Komutanı ve 3 üst düzey hava subayının yaklaşık 40 dakikalık görüşmelerinin Rus medyası tarafından yayınlanması, ‘Babylon Berlin’ tipinde politik-polisiye dizisine yuvarlanmışlık hissi veriyor…

Yüksek gizlilik taşıyan bu görüşmenin nasıl sızdığı/sızdırıldığı merakına bir ölçüye kadar kapılmalıyız. O cetvel, konuşmanın içeriği ile Anglosfer-Avrupa’nın içinde bulunduğu durumu ne kadar kavradığımızla bağlantılıdır…

Anın fotoğrafı şu; Alman hava generalleri, ‘Taurus füzeleriyle’ Rusya-Kırım’ı bağlayan köprünün vurulması, böyle bir planın varlığı ve bunun başarılı olup-olmayacağı üzerine konuşuyorlar. ‘Rusya’ya ne yapılacak’ havası hakim. Zamanlaması, Başbakan Olaf Scholz’un Ukrayna’ya bu füzelerin gönderilmeyeceğini açıklamasından sonraya geliyor…

 

Buradan hareketle Alman siyasetiyle-derin devletinin dinamikleri üzerine haklı bir tartışma başlatabiliriz ama Berlin’in karanlık mahfillerinde ne kumpaslar kurulduğu ve bunların “dış etkilerle” ilişkisini az sonraya bırakalım, kayıtların hangi ortamda “masaya sürüldüğünü” anlamaya çalışalım…

 

NATO-RUSYA YÜZLEŞME ANI VE YADSINAMAZ NÜKLEER RİSK!

Rusya Devlet Başkanı Putin’in Şubat sonunda meclise hitaben yaptığı konuşmada güçlü biçimde ülkesinin ‘nükleer kapasitesine’ ve gerektiğinde bunu kullanacağına ilişkin vurgusu boşa gitmiş görünüyor. Trump döneminden Ukrayna savaşıyla gelinen aşamaya değin nükleer güce yapılan karşılıklı ve sürekli göndermeler küresel kamuoyunu kanıksatmış halde. Oysa Kremlin liderinin konuşma metni incelendiğinde ‘boş yapmadığı’ anlaşılıyor. Hatta konuşmanın dışarıya değil içeriye, ‘hazır olun’ mesajı var…

 

Putin, “tehditten” çok bir sürüklenme halinden bahsediyor. “İş o noktaya gelirse” tonunda. ‘İş’; Ukrayna savaşında genel olarak Batı’nın özel olarak Avrupa’nın nihai olarak Kiev’in eşiğinde bulunduğu ağır bir yenilgi ihtimali ile bunun siyasi sonuçlarından korku…

ABD Savunma Bakanı Austin’in geçtiğimiz hafta içinde Kongre’nin sorularını yanıtlarken, “Ukrayna yenilirse NATO’nun Rusya ile yüz yüze gelebileceği” öngörüsüne Moskova’nın verdiği yanıt buydu.
Austin’de sembolleşen, Batı savunma sistematiğinin sıkıştığı yerdir. Ukrayna düşerse NATO devreye girmek zorundadır çünkü aksi hal tüm Batı için ağır sonuçlar üretecektir. Grafiti gibi görünse de, ‘Ukrayna düşerse Avrupa düşer, NATO düşer, ABD yenilir’ okuması siyaseten gerçeklik ifade ediyor…
 

 

AVRUPA’NIN YENİLGİDEN KURTULMASININ TEK YOLU?
Sadeleştirmek gerekirse, “Batı ittifak sistemi” zaten tartışılır halde. Bu yüzden ‘Anglosfer’ sahaya Avrupa’yı sürüyor! Fransa lideri Macron’un -diğer müttefikler sıcak karşılamasa da- Ukrayna’ya askeri birlik gönderilmesi fikri tamı tamına budur! Alman generallerin konuşmaları da budur. Medvedev’in, “Almanya, Rusya ile savaşa hazırlanıyor” iddiasının işaret ettiği de budur! Kimi Avrupa ülkelerinin Ukrayna ile yaptığı ‘ikili savunma anlaşmaları’nın tercümesi de budur.

Kısa süre önce ortaya atılan, ‘Rusya’nın uzaya nükleer füze yerleştirerek oradan saldırı yapacağına ilişkin Amerikan iddiasını hatırlıyorsunuz değil mi? İnandırıcılıktan o kadar uzaktı ki apar-topar geri aldılar. Bu dahi odur…

 

Esasen savaşın başından bu yana çeşitli Batı ülkelerinden birliklerin Ukrayna’da bulunduğu zaten biliniyor. Hele istihbarat servislerinin bini bir para. Fakat, örneğin CIA’in bu ülkedeki konuşlanmasının 2014’ten bu yana orada bulunmalarına rağmen şimdi faş edilmiş olması da manidar…

Ancak Avrupa ülkelerinin askeri birliklerinin bölgeye girmesi fikri, zaten bir süredir Kiev’e verilen silah teknolojisinin/kalitesinin artırılması ile birleştiğinde, Rusya’nın eline geçmiş toprakların geri kazanılması hedefini gözetecekse, karşılığının “nükleer” olması sürpriz sayılamaz. Çünkü arkası gelecektir ve Moskova’nın siyasi dinamiklerinin kendine has çarkları mevcut iktidarı öğütmeye başlayacaktır…

Nükleer risk burada da değil. Tehlike, Avrupa’nın kullanışlı halini fark etmemesi. Esasen NATO üyesi ülkelerin çoğu bunu göremiyor. Garip bulmayın. Devletlerin yükseliş ve çöküşleri zaten böyle olur…

 
Ukrayna’daki yenilgiden siyaseten kurtulmalarının yolu, sorumluluğu ve siyasi faturayı Washington ile Londra’nın önüne bırakmak. Oysa yenilenin Avrupa olduğunu sanıyorlar. Yakın zamana kadar yürütülen, “Rusya, Avrupa’yı işgal edecek” kampanyasının amacı da buydu. Stratejik körlüğün bu denlisi, hatta sari olması inanılmaz…

 

GİZLİ BELGELERİN ŞİFRESİ: 1-2-3-4!

Avrupa’nın ‘jeopolitik karaktersizliği’ durumu görmesini engelliyor olabilir ama ‘direnememe’nin tahlili de gerekiyor. İşte burada, Alman generaller konuşmasının nasıl sız(dırıl)mış olabileceğine ilişkin spekülasyon yapma zorunluluğu doğuyor…

İster Ruslar tarafından istihbar edilmiş olsun ister ‘sızdırılmış’ olsun, ‘yayınlanması’, işte buraya kadar anlattığımız öykünün unsuru olduğundandır. Ancak Alman hükümeti içinde, ordusunda ve istihbarat camiasında birden çok klik bulunduğuna da tespit gerekiyor…

Biri Amerika güdümünde güçlü bir odağın varlığıdır. Bizzat Almanya Dışişleri Bakanı kafidir! Ordu içinde de çoktur. Kısa süre önce darbe yapacakları iddiasıyla tutuklanıp mahkemelere sevk edilen hücreleri de ayrıca anımsayalım. Almanya da bunlar çok olur. Keza, Almanya’nın Avrupa merkezli ve Rusya’yla işbirliği içinde dış politika yürütmesini savunan kesim de vardır. Kimi dönemlerde iktidara da hakim olmuşlardır. Ancak asker, artık iyice anlıyoruz ki, ABD ve NATO yolunda apayrı bir kulvarda koşuyor. ‘Berlin, ‘Bundeswehr’ veya ‘Luftwaffe’yi ne kadar kontrol edebiliyor’ diye soracağız ama ‘Berlin’i kim kontrol ediyor’ dahi şüphelidir…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.