Ekleme
Tarihi: 29 Ağustos 2023 - Salı
Johannesburg’ta gerçekleşen “BRICS Zirvesi”nde Mısır, İran, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Arjantin ve Etiyopya’nın üyelikleri konusunda uzlaşmaya varılmıştı. Aslında Çin ve Rusya daha fazla ülkenin “BRICS”e katılmasını istiyorlardı. “BRICS”te alınan kararlar her üyenin iştirakini gerektirdiği için üyeler arasında uzlaşma sağlanması son derece önemli.
“BRICS”i yakından izleyen uzmanlara göre üye sayısı ilk etapta 20’ye çıkacaktı. Orta vadede beklentiyse “BRICS”in 40 üyeye kadar ulaşması. “BRICS Zirvesi”nde yeni üyelerin 6 ülkeyle sınırlandırılmasıysa çetin geçen müzakereler sonucunda sağlanan uzlaşmalarla gerçekleşmiş. “Arabistan”, “İran” ve “Birleşik Arap Emirlikleri”nin BRICS üyeliklerinin Çin, “Etiyopya”nın Güney Afrika, “Mısır”ın Rusya, “Arjantin”in ise Brezilya tarafından desteklendiği söyleniyor.
Dünya nüfusu içinde ilk iki sırayı işgâl eden Hindistan ve Çin’in ekonomik büyümeleri enerji ithalatına bağlı. Yeni üyelerden üçü dünyanın en önemli petrol ve gaz üreticisi. Diğer üyelerse daha çok “stratejik emtia” zengini. Böylece her üye ihtiyacı olan kaynağa erişim sağlayabilir. Yeni üyelerle eski üyeler arasında karşılıklı bir bağımlılık/çıkar ilişkisi dengelenmiş bulunuyor.
Afrika’nın stratejik emtia/maden zengini bir kıta olması yeni nesil teknolojik güç savaşının yaşandığı süreçte çok daha önem kazanıyor. Etyopya’nın BRICS üyeliği Afrika’ya açılmak bakımından stratejik bir seçim. Keza Latin Amerika’da Arjantin’in üyeliği bir o kadar önemli. Hiç kuşkusuz her üyesinin BRICS’te olmasından çıkarı var. Aksi halde BRICS doğmazdı. Şimdi BRICS’in 5 olan üye sayısı 11’e yükseldi. Bu sayının önümüzdeki süreçte artması bekleniyor.
“BRICS Zirvesi”nin oturum aralarında Çin Devlet Başkanı Şi Cinping ile Hindistan Başbakanı Narendra Modi görüşmeler gerçekleştirdiler. 2020’de iki ülke sınır ihtilafından kaynaklanan bir çatışma yüzünden neredeyse savaşın eşiğinden dönmüştü. Yapılan açıklamalara göre iki lider sınırdaki gerilimi azaltma çabalarının yoğunlaştırılması konusunda mutabık kaldı.
Tarihi geçmişi olan sınır ihtilaflarının çözülmesi kolay değil tabii ama tarafların uzlaşma ve anlaşmaya açık olmaları çok önemli. Asya ve Afrika’daki sınır ihtilaflarıysa daha çok Batılı sömürgecilerin bile- isteye arkalarında bıraktıkları mirasın yansımaları. Sömürgecilik sonrası yaşanan çatışma ve savaşların büyük kısmı masa başında yapılan haritalandırmaların ürünü.
“BRICS”, ayrı ayrı ülkeler, halklar ve bireyler arasında derin bir eşitsizlik ve adaletsizliğe yol açan halihazırdaki küresel ekonomik/politik düzene bir ‘seçenek’ arayışını simgeliyor. Geniş coğrafi/demografik/ekonomik etki alanı içinde “BRICS”in ihtilafların çözümü için bir “uzlaşma zemini” sağlaması bu yüzden çok çok önemli. İhtilaflardan, çatışmalardan, savaşlardan yararlanan büyük güçler için böyle bir uzlaşma/anlaşma zemini tabii ki rahatsızlık vericidir.
Örnek vermek gerekirse, Çin’in İran ve Suudi Arabistan arasındaki şiddetli gerilime son veren arabuluculuğu ABD’yi ve İsrail’i çok rahatsız etti. “Ukrayna-Rusya Savaşı”nın son bulması için Çin’i önerdiği barış önerileriyse savaşın uzamasından çıkar uman ABD ve İngiltere tarafından engellendi. Çin’in henüz karşılık bulmayan bir diğer girişimiyse İsrail-Filistin ihtilafıyla ilgiliydi.
ABD’nin “ali kıran baş kesen” tavrı birçok ülkeyi “güvenli ilişkiler” aramaya yöneltiyor. ABD birçok ülkeye adeta “haraçgüzar ülke” veya “Parya” muamelesi yapıyor. Nitekim Suudiler’in Pekin ile yakınlaşmasında ABD’nin bu tutumunun etkili olduğu aşikar. Bu yakınlaşmadan çok rahatsız olan Biden Yönetimi şimdi Suudiler ile ilişkiyi eski haline getirmek için çabalıyor. Ne var ki paramparça edilerek kırılan vazoyu tam olarak eski haline getirmek kolay gözükmüyor.
Diğer yandan ABD, Çin’e yönelen her ülkeyi Çin’den uzaklaştırmak için tavizler vermek zorunda kalıyor. Bu tavizlerse ABD için “daha fazla harcama-daha fazla maliyet” demek. Maliyet artışı Amerikan halkının sırtına daha fazla yük bindirmek anlamına da geliyor. ABD bir kısır döngünün içine doğru çekiliyor. ABD’nin dış politikasının sonucu olarak iç siyaset giderek daha fazla kutuplaşıyor. Toparlamak gerekirse, “BRICS”, kendini küresel sistemin vazgeçilmez egemeni olarak gören ABD’ye sınırlarını gösteriyor. ABD’nin daha önce yaşamadığı bir his bu.