Ünlü isimlerin çoğu açık açık Millet İttifakı için çalışmasına rağmen AK Parti kadar kalabalık miting yapamıyorlar.
Daha önce de söylemiştik halk bilinçli, ünlülerin dizilerine reyting ve gazetelerine tiraj veriyor ama partilerine oy vermiyor, mitinglerine katılmıyor.
Sürekli akıl ve bilimden bahsedenler bu coşkulu kalabalıkları anlamaya çalışmak yerine, yine kolayına kaçıp ötekileştiriyorlar.
Özellikle İzmir ve İstanbul mitinglerine baktığımızda görüyoruz ki Anadolu insanı kendisini tehdit altında hissettiği zaman, seferberlik ruhu oluşuyor, topyekûn vatanı savunmaya yöneliyor.
Anadolu insanı kendini güvende hissetmiyor, FETÖ ve PKK halkın travmalarını tetikliyor, bu yüzden bahar edebiyatına kanmıyor. Ambalaj değişmiş, fakat içerik aynı diyor. CHP’nin “bahar” fotoğraflarıyla süslü ambalajının altında 28 Şubat soğuğu olduğunu görüyor.
Millet İttifakı’nın estirdiği rüzgâr, Erdoğan’ı Cumhurbaşkanı seçtirmemek için 2007 yılında organize ettikleri Cumhuriyet Mitingleri’nin rüzgârından farklı değil.
Biraz kalabalık görmeyegörsünler, tehdit etmeye başlıyorlar. “Yargılanacaksınız!”la başlıyorlar, Kılıçdaroğlu’na oy vermeyenlerle artık görüşmek istemediklerini ilan ederek devam ediyorlar, Erdoğan’a oy verenlerin sosyal medyada kendilerini takipten çıkmalarını istemeye kadar vardırıyorlar… Yani Garp cephesinde değişen bir şey yok. Bunu daha önce de yaşamıştık, fakat ders almamış görünüyorlar. Sahnede elleriyle kalp işareti yapınca halkın kanacağını sanıyorlar.
Muhalefetin tek bir ortak noktası var: Yeter ki Erdoğan gitsin! Burada bir edebiyat parantezi açmak gerekiyor: İyi bir sanatçı ve edebiyatçı, ayrı dünyaların insanı olsa bile, hiçbir ortak noktası olmasa bile, Erdoğan’ın şeytanlaştırılmasına karşı çıkar. Çünkü edebiyattan ve sanattan nasibi olan kişi, bir insanı mutlak iyi veya mutlak kötü olarak yaftalamaz, bir insanın şeytanlaştırılmasına tepki gösterirdi. Gerçi buna da çok şaşırmamalı, çünkü burası memleketin yaşlı komünist tiyatrocusunun Türkiye’nin en büyük kapitalist holdinginden ödül aldığı ve kimsenin bunu yadırgamadığı, hatta alkışladığı yer. Hayatı boyunca Nazım şiirleri okuyarak komünist olunamıyormuş demek ki…
Sanatçısı ile siyasetçisi çok uyumlu… Seçimi kazanmak için, her ne pahasına olursa olsun ABD, AB, FETÖ ve hatta PKK ile işbirliği yapmaktan rahatsız olmuyorlar, bunların tezlerinden medet umuyorlar, argümanlarını sosyal medyada paylaşıp duruyorlar. Bu konuda halkın duyarsız olduğu kanaatine varmış olacaklar ki PKK baronlarının kendilerini destekleyen ve Erdoğan’a öfke kusan açıklamalarına dönüp bir cümle ile bile cevap vermediler.
HDP’nin Kılıçdaroğlu’ndan ne söz aldığını henüz bilmiyoruz. CHP, PKK’ya öyle bir moral verdi ki kendilerinde özgüven patlaması oldu. Bugüne kadar kibarlığıyla tanınan Ahmet Türk’ün bile güvercin görünümlü şahin olduğu ortaya çıktı; o da Kandil’in baronları gibi tehditler savurmaya başladı.
AK Parti’nin İzmir ve İstanbul mitinglerini birlikte değerlendirmekte fayda var. Bu gövde gösterilerinin arkasında isimsiz kahramanlar ve yeni nesil siyasetçiler var, onların da hakkını vermeliyiz: İzmir İl Başkanı Bilal Saygılı ve İstanbul İl Başkanı Osman Nuri Kabaktepe, Erdoğan’ın il başkanlığı dönemindeki teşkilat ruhunu taşıyan ikinci kuşak temsilciler… İkisi de uzun yıllara dayanan teşkilatçılık deneyimine sahip olduklarını ispat ettiler.
İstanbul Büyükşeir Belediyesi kaybedildiğinde AK Parti’de bir motivasyon kaybı vardı. Tevfik Göksu’nun gurup başkan vekili olarak İBB Meclisi’nde yaptığı konuşmayı iyi hatırlıyorum:
“25 yıllık geçmişimizle gurur duyuyorum. Biz bu millete hizmet ettik, sizden ise ancak ikinci Nurettin Sözen çıkar. Zannetmeyin ki bir başarı ortaya koyacaksınız.” demişti.
İzmir ve İstanbul mitingleri için her türlü çalışma en ince ayrıntısına kadar yapıldı. Hiçbir şey ihmal edilmedi. Halkın coşkusu ve sinerjisi de buna eklenince ortaya bir demokrasi devrimi havası çıktı.
Bu mitinglerde görüldü ki Erdoğan’la bu milletin mazlumu gadre uğramış, adam yerine konmamış ve hala konmayan en alttakilerin güveni hiç sarsılmadı. AK Partili bütün yöneticilerin varlık sebebi bu insanlardır. Bugün, yarın ve gelecekte de Anadolu insanı baş tacı olmalıdır.
Bu insanlara bütün övgüler yetersiz kalır.