GENÇLERLE İRTİBAT KURMAK İÇİN NE YAPMAMIZ GEREKİR
Biz, büyükler, yönlendiriciler, hocalar, kanaat önderleri; hep gençlerden şikayetçi oluyoruz. Normaldir. Aramızda gerçekten kuşak farkı vardır. O nedenle, onları tam anladığımızı söyleyemeyiz.
Öncelikle, en belirgin özellik; gençlerimiz, dışardan akıl verenleri, hayatına müdahil olmak isteyenleri, kendisine tepeden bakanları, sevmiyorlar.
Özünde hayatının bir tarafından kendisi ile birlikte olmak isteyenleri, hayatına dokunanları, sevgi ve saygı ile yaklaşanları, kendi fikirlerine değer verenleri, hayatı paylaşmayı adet edinenleri, yanında görmek istiyorlar.
Siz, onun hayatına bir anlamda yaklaşamıyorsanız, sizinle anlaşma imkanları yoktur. Beraber anı yaşamak, paylaşmak, birlikte olmak, daha etkileyicidir. En önemlisi, sizin onu sevdiğini hissettirmeniz mutlaka şarttır. Hediyeleşmek, önemli bir zamanında yanında ve yakınında olmak, onlar için çok önemlidir.
Bizler, hep akıl vermeye çalışıyoruz. Aslında inneyi kendimize batırarak sormamız gerekir. Hangi bir gence sahip çıktık? Hangi gencin başını okşadık? Hangi gence burs temin ettik? Hangi gence evimizi açtık, soframızı açtık? Hangi genci giydirdik? Yeteri kadar sadaka ve infak yaptık mı? Kendimiz, bize göre yüsek gelir içerisinde, normal gelir düzeyinde, yaşayarak hayatımızı devam ettiriken, yoksul ve fakir bir insana nasihat etmeden önce; onun yoksulluğunu giderecek hangi eylemde bulunduk? En azından halini sorduk?
Bu eylemleri yapmadan , gençleri ne kadar anlayabiliriz...
Devletin sunmuş olduğu ve gençlerin çoK fazla rağbet gösterdiği; spor, sinema, sanat, edebiyat, konusunda hangi seçenekleri gençlere sundunuz? Devlet imkanları olmadan, ne kadarını yapabilisiniz? Bu eyleemleri yok sayarak, genç nesi üzerinde ne kadar etkili olabilirsiniz?
Evet, daha kendi hanesindeki bir genç ile doğru düzgün iletişim kuramayan şahıslar; nasıl olur, kitlelerin nesillerini etkilemek adına; çaba ve gayret gösterme çabası içerisinde olabilirler? Böyle bir şey mümkün müdür? İnsanlara anlatarak bir sitemi özendirmenin devri geçmiştir. Bir sistemin güzelliği yaşanarak, kendisini ortaya koyar. Dikkat çeker, rağbet çok olur...
Öyle ise; Önce ailemizden başlayarak, halka, halka, yayılarak tüm çevreyi hedef almamız gerekmez mi? Evinde kendi çocuğundan haberi olmayan aile reisleri; nasıl olur, başkalarının çocuklarını kurtarma görevini üzerine alırlar? Bu işte ne kadar faydalı olurlar?
Ayrıca eskiden çok iyiydik, şimdi kötüleştik değerlendirmelerinin ölçüsü nedir? Anlamış değilim. Bu tamamen yanlış ve alt yapısı olmayan bir değerlendirmedir.
Bugün genç nesil olarak baktığımız zaman İHL öğrenci sayısı bir milyon iki yüz bindir... İlahiyat nerede ise; her ilde mevcuttur... Diyanet kursları her mahalleye kadar yayılmıştır... Artık 5-6yaş gurubuna camilerde kucak açılmıştır. Altıncı Din Şurası Cumhurun Başkanlığında yapılmaktadır... İslam Ülkelerine yön verecek çalıştayların merkezi; Ülkemiz olmaktadır. Bizim üzerinde düşündğümüz bir-çok konunun bu şurada ele alındığını düşünüyorum. Sonuçta bu şuraya katkı veren arkadaşlar da; bizim arkadaşlarımızdır...
Bunları şunun için yazıyorum. Bu olanlar yeterli olduğu için değil; eski diye bazı arkadaşlar değerlendirme yapıp, o, zamanlar daha iyi idi, anlamında yorumları olduğu için, belirtiyorum. Tabi ki; yeterli değildir. Daha iyisi, daha güzeli yapılmak zorundadır.
O zaman ömce kendimiz, buna karar vererek; kendi hanemizden kendi zamanımızdan, kendi cebimizden, kendi gelecek endişemizden, fedakarlıklar yaparak; daha iyiyi, daha güzeli, ideaL YOLU BULMA ÇABASI İÇERİSİNDE OLABİLİRİZ...
Bunun en güzel ve basit yolu Devlet imkanlarını kullanmaktan geçer. O nedenle; Devletin verdiği imkanları göz önünde bulundurarak, çalışmaları planlamamızı ona göre yapmalıyız. Yoksa karnı tok olmayan, sırtı açık olan, barınacak yeri olmayan, ve gelecek endişesi yaşayan bir genç kardeşimze bırakın yol verme çabasını selam bile versek; kimi zaman selamımızı dahi almaz...
Devlet imkanlarına sahip olmak için de; Devleti yöneten siyasi irade sizin fikrinizde olması gerekir. İşte o zaman Devlet imkanları maddi sıkıntıları giderirken, manevi sıkıntılarını da; gönüllü kuruluşlar, kanaat önderleri dernek ve vakıflar doldurabilir. Bunun en pratik çözümü budur. Bundan sonrası hayalciliktir. Boşa harcanmış enerji demektir.
En son yaşanmış bir öğrencimin başından geçen olay ile; noktalıyayım.
Delikanlı Üniversitede okurken, bir vakfın hafta sonu sohbetlerine katılır. O vakıftaki arkadaşlar, her ayın belirli zamanında gençlere burs verirler. Bahsettiğim delikanlı bir hafta sohbete katılamaz. Takip eden hafta sohbete gider. O hafta da, burs dağtılma zamanıdır. Sıra ona gelince; bursu dağıtan arkadaş, sen bir hafta sohbete katılmadın, dolayısıyla sana bu ay burs yoktur, der.
O genç hala O tür vakıfların adı anılınca; rahatsız olmaktadır...
Devlet imkanlarının kıymetini bilerek; çalışmalarımızı ona göre yönlendirmek zorundayız. Yoksa; istediğimiz sonuçları alamayız... Hayatın içerisinde olmak lazım. Sahada olup, biteni bilmek lazım. Öyle fil dişi kulelerden olayları gözlemleyip; sözde çözümler üretmek; beyhude çabalardır...
GÜZEL İNSAN ARAMAYIN, SİZ GÜZEL İNSAN OLUN.... VEFALI İNSAN ARAMAYIN, SİZ VEFALI OLUN... İDEAL İNSAN ARAMAYIN, SİZ İDEAL İNSAN OLUN... ÖNCE İNSANİ KAVRAMLARIMIZLA ÖNE ÇIKAN İNSAN OLMAK, gerekir...