Bu makaleyi 15 Ağustos 2013 Tarihinde yazmıştım...
Ne değişti diyenlere iyi bir cevap...
Ancak, toplumun bazı kesimlerinde; baş örtüsü farz olmak yerine; tarz olarak kullanılmaktadır. Bunu ifade etmek zorundayım. Eğer, baş örtüsü takmanın anlamını ve ağırlığını bilmiyorsanız; O Baş örtüsünü takarak, onun anlamını ve ağırlığını bilenlere saygı duyalım, büyük bir centilmenlik yapmış olursunuz... Bakın baş örtülü vekiller şu an meclisteler. O birilerinin korktuğu şey ne ise; gerçekleşmedi. O halde, bu toplumu korku paranoyasına sokmanın kimseye faydası yoktur.
Haydi hep beraber ne yazmışım, bir kez daha hatırlayalım... iŞTE MAKALEMİZ
BAŞÖRTÜLÜ KADINLARA SEÇİLME HAKKI VERİLMELİDİR
Anayasa Profesörü Serap Yazıcı hanım başörtüsü ile vekil olmanın önünde yasal bir engel yoktur. Fikrini belirtmiş ve Sayın Nazlı Ilıcak bunu köşesine taşımıştır. Kendisi Merve Kavakçı olayına birebir şahit olan birisi olarak bu konuya destek vermesi ve köşesinde gündeme getirmesini destekliyoruz. Bu Ülke insanını kadınlar açısından değerlendirdiğimiz zaman, çoğunluğunun başörtülü olduğunu göreceğiz. Bu ister geleneksel olsun, isterse türban şeklinde olsun bir gerçektir. Son günlerde CHP Milletvekili Atilla bey de bu konuda görüş belirterek, neden olmasın, diye açıklamada bulundu. Anayasa çalışmalarının yoğunlaştığı şu günlerde bu konununda çözülmesi gerekir. Önce yerel yönetimlerde sonra sıra Mecliste olmalıdır.
Böyle bir konu gündeme geldiği zaman yasa koruyucudan çok, bu konudan rahatsız olan çevreler hemen itirazı basacaklardır. Olmadık yorumlarla böyle bir şeyin tehlikesinden dem vuracaklardır. Ülkemizde bir çok şeyin elden gittiğinden bahsedeceklerdir. Böyle bir konunun seçim zamanında gündeme getirilmesi bence çok önemlidir. Bu konuyu gündeme taşıyan şahıslara teşekkürü bir borç biliyorum. Siyasi Partilerin bu konudaki değerlendirmeleri veya konuya nasıl baktıkları çok önemlidir. Yine sudan bahaneler mi üretecekler, yahut ta sembolik de olsa böyle bir şeye destek verecekler mi, göreceğiz.
Sayın hocanın yaptığı açıklamalarda kıyafet açısından bir problem olmadığını belirtiyor. Meclis iç tüzüğünde bile başörtüsünün takılmayacağına yönelik bir yasaklama olmadığını söylüyor. O halde yasal bir yasaklama olmadığına göre, iş siyasi partilerin test edilmesine kalıyor. Özellikle başörtülü bayanları oy deposu olarak gören partilerimizin nasıl bir tavır alacağı merak konusu. Her seçimde koşarak yanlarına giden, onlardan destek isteyen insanların, onlara yönelik bir hareket içerisinde olup, olmadıklarını hep beraber göreceğiz. Yoksa siyasetin her alanında bu insanları kullanarak her türlü faaliyetin içerisine sokanlar, vekillik gündeme gelince hele başka bahara mı ? Diyecekler bekliyoruz. Ya da seçim meydanlarında bu meseleyi ancak, biz çözeriz diyenlere, işte fırsat samimiyet derecenizi test ediniz. Başörtülü vekilin başını açarak değil, bizzat başörtülü bayanları önce yerel yönetimler, daha sonra Meclise taşıyarak... Mesele halledilecektir.
Bütün bu gelişmelere karşılık belkide böyle bir yorumun yapılmasından sonra hemen birileri senaryolar ortaya koyabilirler... Çeşitli yorumlar yapmaya başlarlar. Kimileri kamusal alan der, kimileri buda mı başımıza gelecekti der. Kimileri irtica hortladı, der…der…der… Ama, seçimin yakın olduğu şu günlerde herkes kadınların oylarını almak için her türlü yolu denerler. Milletvekilliği seçimlerinden önce yerel seçimler, tam da bu girişimin oluşması için bir fırsattır. Sonra sıra Milletvekili seçilmeye de gelmelidir. Söz konusu başörtüsü olunca, Ne kadın savunucuları, ne kadın dernekleri bu olaya destek vermezler. Çünkü inandıkları bazı şeyler kadın haklarından onlar için daha önemlidir. Sonra da bağırırlar bu Ülkede kadınlar ikinci sınıf muamele görüyor, diye. İnsan hakları, seçme seçilme hakkı onlara tanınmaz ... seçebilirler ama seçilemezler neden çünkü oyunun kurallarını hakim güç belirler. Hakim güç tarafında olmak onlar için önemlidir. İnsanları aşağılamak, hakaret etmek, küçümsemek, onlara tepeden bakmak, onları insan yerine koymamak, ötekileştirmek, onlar için daha önemlidir. Bunları ben söylemiyorum işte internete düşen kadın değerlendirmecilerin yaptığı bir toplantıda bunu konuşuyorlar. Kendi cinsinden olan kadınlara hakaret ediyorlar. Bunlar mı kadın haklarını savunacak? Kendisinden başkasına yaşama hakkı tanımayan bu insanlar, başkalarının hakkını savunur mu? İşte çifte standart buna denir.
Halkımız yinede sabırlıdır, sebatlıdır kendisinin bu konuda kandırıldığını bile, bile yine destek verir. Ama, unutulan bir şey var insanlar hep dışlanılarak, itilerek, kakılarak bazı şeylerin dışında tutulursa onlarda insandır. Dayanma güçleri bitebilir, dışarıya karşı bir şey yapamasalar bile içten, içeriye kendilerini yer bitirirler. Böyle bir anne sağlıklı olabilir mi? Hayır, hayır olamaz… Bir çok derdi taşımaya başlar. Bence en tehlikelisi budur. Böyle ikinci sınıf vatandaş gibi algılanmak nereye kadar… Devleti yönetenlerin bu gerçekleri görmesi lazım. Çözüm çok uzaklarda değil, Meclistedir... Sadece cesaret ve yüreklilik gerektir...