GÖÇ NASIL ÖNLENİR?
İstanbul’da yaşayan gurbetçiler arasında; Sivaslılar; birinci sırada yerlerini almaktadırlar. Bu rakam, bu sene de; değişmedi. GÖÇ, DEVAM EDİYOR...
Ülkemizin var olan gerçeklerinden bir tanesi, göç olayıdır. Tahminen söylenen rakamlar doğru ise, son kırk yılda; özellikle Doğu ve İç Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, göç eden insan sayısı yaklaşık, otuz milyon civarındadır. Senelerdir takip edilen politikalar neticesinde, insanlar; kendilerine daha iyi fırsatlar bulmak adına, daha iyi iş imkanları bulmak adına, göç olayını gerçekleştirmektedirler. Kuşkusuz, bunda göç ettikleri yerlerin maddi ve ekonomik açıdan zenginliği, sosyal hayat açısından cazibesi de; önemli rol oynamaktadır.
Senelerce, bu coğrafyayı yöneten insanlar, daha ilerideki senelerde neler olabilir? düşüncesini akıllarından geçirmeden memleketin en verimli topraklarına; sanaayi yatırımları yapmışlardır. Gelişmişlik adına, yapılan çalışmalar; göç veren bölgelere yeteri kadar yansıtılmadığı için; yöre insanı, öncelikle iş ve aş kaygısıyla göç olayını gerçekleştirmektedirler. Yapılan yatırımlar belirli bölgelerle sınırlı kalmıştır. Burada geçmiş de yapılan hatalardan uzun, uzadıya bahsedecek değilim. Zaten anlatsam da; bundan sonrakilere bir faydası olmaz. Sadece şikayetlenmek adına, konuşmuş oluruz.
Bugün, tarımsal kalkınma bölgeleri tespit edilmelidir. O, bölgelere cazip teşvikler uygulanmalıdır. Mesela; son günlerde hazine arazilerinin, tarıma kiralanması; güzel bir olaydır. Buna benzer, hayvancılığı ve tarımı teşvik edecek, tedbirler; hayata geçirilmelidir.
Ülkeyi yöneten insanlar, acil olarak bu konulara çözüm aramak zorundadırlar. İnsanların iş ve aş kaygılarını kendi yaşadıkları topraklarda elde etmenin yollarını bulmak zorundadırlar. Bu bir zarurettir. Yoksa; koskoca Anadolu toprağının bir kısmı, insandan uzak şekilde, terk edilmiş bir yer olarak hayatını devam ettirecektir.
İnsanları yaşadıkları toprağa bağlamanın, çeşitli yöntemleri vardır. Hiç bir şey çaresiz değildir. Önceliği iş ve aş konusuna yöneltmek lazım. Yatırımlar, teşvik edici olmalıdır. Eğer, alınan yatırım tedbirleri yeterli olmuyorsa; daha cazip şartların oluşturulması şarttır. Devlet destekli kalıcı olan Üniversite misali yatırımlara, yönelmek gerekir. Geliştirilmek istenen kentlerde; büyük ve cazip sağlık kurumları oluşturulabilir. Şehirler, sağlık merkezlerine dönüştürülebilir. Üniversitelerde görev alan akademisyenlere; ayrıcalıklar, tanınabilir.
Bütün bu bölgelerde çalışan Devlet memurlarına; ek gelir alternatifleri sunulmalıdır. Nitekim geçmiş zamanlarda, böyle uygulamalar geçici de olsa uygulandı. Devlet büyüklüğünü göstererek, böyle topraklarda yaşayan ve hayatını devam ettiren insanlara; ek gelirler sunucu tedbirler alınmalıdır. Kısacası bu topraklarda yaşayan insanın iş ve aş garantisi olmalıdır. Bunu hayata geçirmek yönetenlerin üzerine bir yüktür.
Bu topraklarda yaşayan insanlara, Devlet eli ile verilen imkanlar aracılığı ile; ayrıcalıklar sunulmalıdır. Örneğin, elektrik parası, doğal gaz parası süper indirimli hale getirilebilir. Küçük esnafın vergi yükü hafifletilebilir. Hatta el emeği ile geçinen esnaftan hiç vergi alınmayabilir. Devlet nasıl yaşlılara, bakıma muhtaçlara Ülke genelinde yardım yapabiliyorsa; bu söylenilen şeyleri de hayata geçirebilir. Bu imkanlar sunulurken, sosyal konfor ve refahtan herkesin yararlanması, ilkeleri de; unutulmamalıdır. Kısacası büyük şehirleri cazibe merkezi haline getiren bir takım sosyal imkanlar buralarda da sağlanabilir. İnsanlar iş ve aş açısından kendilerini garanti gördükleri gibi, Devletin sunduğu sosyal hayatın konforunu ve rahatlığını sağlayacak imkanları da görmelidirler. Bütün bunlar Devlet eli ile yapılabildiği gibi, özel sektör eli ile de; yapılabilir.
Yukarıda sıraladığımız, bizim aklımıza gelmeyen binlerce tedbir ile mutlaka göç önlenmelidir. Yoksa madalyonun diğer yüzüne baktığımız zaman; göçün ortaya koyduğu sonuçlardan olan, Batıdaki şehirlerin ve büyük şehirlerin sağlıksız bir şeklide büyümelerine engel olamayız. Büyük şehirlerdeki hayatı daha konforlu ve çekilebilecek bir hayat haline getirmek için; hesabını bilemeyeceğimiz paralar harcayacağız, demektir. Böyle bir sonuç, hem devasa sorunlarla uğraşmak, hem de; Ülke topraklarının bir kısmının boşalmasına seyirci kalmak, anlamını taşır. Bu ise; hiç de istenilen bir durum değildir.
Kalkınmakta olan bölgelerimizdeki Üniversitelerin, bazı bölümleri; Bölge tarımcılığına, bölge hayvancılığına; kalifiye elemanlar yetiştirilecek hale getirilmeldir. Bölge insanının tecrübelerinden yararlanılmalıdır.
Bu anlamda yaşanan bu sürekli göç olayının engellenmemesi ileride derin problemlere dönüşecektir. Bana göre, bunun önlenmesi aynı zamanda milli bir görevdir. Yarınlar geç olmadan, gerekli tedbirlerin alınmasını bekliyoruz. Günlük politikalar sadece kendimizi kandırır. Çözüm üretmez, aksine problemi daha da büyütür...
Not; Vatandaşlık verilecek olan, mültecilere; Anadolu’nun değişik yerlerinde, ikamet etmek zorunluluğu getirilmelidir. Toprağın işlenmesi ve hayvancılık teşvik edilmelidir. Bu Mültecilerin, ilerleyen zamanlarda, Bağlı bulundukları topraklardan uzaklaşmamalarını sağlayacak; tedbirler alınmalıdır. Böylece, hem O, toprakların yalnızlığına çare bulunmuş olur. Hem de; büyük şehirlerde, toplanmanın önüne geçilmiş olur.