pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Ömer Emir DOĞAN
Köşe Yazarı
Ömer Emir DOĞAN
 

SENDİKA SEÇİMLERİ

SENDİKA SEÇİMLERİ Demokratik olduğu söylenen yönetimlerde “sivil toplum kavramı” çok sık karşımıza çıkar. Kabaca; toplumun kamu işleriyle görevli olmayan bölümü şeklinde tanımlanan stk’lar içerisinde de çeşitli meslek üyelerinin örgütlü şekilde bir araya gelmesiyle oluşan sendikaların önemi büyüktür. Üyelerinin her türlü özlük haklarını savunmayı kendilerine gaye edinen sendikalar bu görevlerini yerine getirip-getirmedikleri noktasında çok fazla eleştirilirler. Bu eleştiriler bazen “sarı sendikacılık” şeklinde bir nitelemeyle dile getirilir. (Yani;  işverenlerin lehine hareket eden ve işçilerin çıkarlarını gözetmeyip, patronun çıkarını gözeten sendikacılık.)Rakip sendikalar zaman zaman bir birlerini bu şekilde aşağılasa da tüm sendikaların belirli bir siyasi ve ideolojik tabanı vardır ve kendilerine yakın bir hükümeti çoğu zaman desteklerler. Garip olan, siyasi partilerin sendikaları arka bahçeleri mesabesinde görmeleri ve biz ne veriyorsak alın işte anlayışında olmalarıdır. Daha da garibi; 28 Şubat sürecinde görüldüğü üzere, “beşli çete olarak adlandırılan” bazı sendikaların, siyasilere payanda görevi görmeleri ve milleti yok saymalarıdır. Öyle ya da böyle, ülkemizde de sayıları milyonlarla ifade edilen çalışanlar var ve bu çalışanların çoğunun da üyesi oldukları sendikaları var. Örneğin; Memur konfederasyonlarının eğitim kollarına ait sendikalar ile MEB arasında 2018 yılı sendikalı üye sayısı mutabakat metnine baktığımızda; Milli Eğitim Bakanlığı’nda yetkili sendikanın Eğitim Bir-Sen olduğunu görüyoruz.  2018 yılında Eğitim Bir-Sen’in üye sayısı 389,480 kişi olurken Eğitim Bir-Sen’den sonra en çok üyeye sahip sendika olan Türk Eğitim-Sen’in resmi üye sayısının 177 bin 933 kişi, Eğitim-Sen’in üye sayısının da 76 bin 66 olduğunu görmekteyiz.İçinde bulunduğumuz günlerde,  İşte bu sendikalardan üye sayısı itibariyle en büyüğü olan Eğitim Bir Sen’in, demokrasi şöleni olarak adlandırılan seçimleri yapıldı. 1 Eylül itibariyle iş başı yapan öğretmenlerimiz bu ara; boyacılık, dülgerlik, tamircilik, amelelik gibi birçok işin tekmilini birden icra etmekteyken, tatil dönüşü kendilerini bir de seçim gündemi içerisinde buldular.  Tatil dediğime bakmayın, öteki kamu çalışanlarından sadece 19 gün daha fazla tatili olan öğretmenlerimiz iddia edildiği gibi 3 ay tatil yapmadılar ve tatilde Hawaii'ye de gitmediler…Efendim yukarıda bahsettiğim gibi ve malumunuz olduğu üzere, delege seçimlerinin ardından önümüzdeki günlerde eğitim camiası seçime gidiyor. 2014 yılı seçimlerinde eğitim camiasının zemini çok kaygandı.  Kılıçlar çekilmişti ve kılıçları çekenler, savaşa nicelik olarak daha kalabalık girmek için, çeşitli taktiklerle ordularını(!) büyütme gayretindeydiler. 2018 seçimlerinin daha sakin geçeceğini tahmin ediyorum ve böyle olmasını umuyorum. Çünkü;  A.B.D eski başkanlarından Bush’un ifadesiyle “ya bizdensin, ya düşmandansın” şeklinde bir anlayışa sahip olanlar eğitim camiasında kabul görmezler hatta bu türlü tavırlar ters etki yapar. Eğitim siyasetinin içinde olmayan, falanca okulda idareci ya da öğretmen olarak işini yapmaya çalışan, çeşitli sınavlardan geçer not almak için gece gündüz çalışmış; 80 almış, 90 almış gitmiş bir kuruma idareci olmuş ya da okulunda sınıfında, işinde gücünde olan, çekişmenin ve çatışmanın tarafı olmayan hatta yönetim kurulu başkan ve üyelerinin adını bile bilmeyen üyeler, ayrıştırılma ve bölünmüşlükten bıkmış olduklarını her daim dile getirmekteler. Bu vesile ile şahsıma da bu süreçte görev almam için telkin ve tavsiyede bulunan üyelerimiz olmuştur. Lakin bizler bu süreçte  "bir başka bölen olmamak” için, ayrıca; liyakat, adalet ve ahde vefa duygusunu kendilerine bayrak etmiş bir grup içerisinde yer almayı tercih ettik. Çünkü 2014 seçimlerinde birçok yerde olduğu gibi şehrimizde de tam bir bölünme gerçekleşmişti. 11 oy farkla bir taraf seçimi kazanmış daha sonra yapılan olağanüstü kongreyi başka bir taraf kazanmıştı. Ardından yargı kararı ile tekrar eski yönetim filan derken işler iyice karışmıştı. İşte bu atıl sürecin 2018 yılı 6 Ekim seçimleriyle sona ereceğine inanıyorum. Herkes rahat olsun ve işine baksın. Yeniden bir ve beraber olacağımız günler yakındır. Bizlerin derdi ve derdimizin dermanı da maarif davamızdır. Seçim sonrası yapacağımız ilk işlerden biri, yeni yönetimi tebrik ederek “kayıkçı kavgasını” bitirmek olmalıdır.Memleketimizin her bir insanını,  farklı düşünüyorlar diye; kendi ellerimizle başkalarının kucağına atıyoruz. Mahallemizin çocuklarını, başka mahallenin çocuklarıyla birlik olmaya itiyoruz. Yaptığımız her hata karşı cepheyi büyütüyor. Camiamız içindeki her bir fert bizim için değerlidir ve hepsinin bu harekete katkıları olmuştur. Geçmiş yıllarda, sendika adının ağızlara alınmasının bile zor olduğu dönemlerde bu hareketlere üye olmak bile cesaret işiyken,  bu cesareti gösteren köy köy gezip üye çalışmasında bulunan her bir büyüğümüz kıymetlidir ve asıl onların yapmış olduğu çalışmalar daha değerli, daha zor ve anlamlıdır. Bu isimlerden bazıları burada zikredilebilir. Fakat mutlaka unutulanlar olacağı için haksızlık yapılmasından da endişe ediyorum. Dolayısıyla sendikal faaliyetler içerisinde yönetim kurulu başkanı ve üyesi, delege, iş yeri temsilcisi ve üye olarak çeşitli çalışmalarda bulunan,  Eğitimci-Yazar Süleyman CERAN kardeşimin tabiri ile “ek dersin değil; bir derdin peşinde olan” herkesten ALLAH razı olsun.Maarif davamızın sürekli örselenen kahramanları,  kıymetli arkadaşlarım;Biliyorum ki bazı veliler “vali” gibi davranmaya başladığı, öğrenciler merkez, öğretmenler uydu olduğu, sivil toplum kuruluşları kendi iç çekişmeleriyle meşgul olduğu ve siyasetle gereğinden fazla içli-dışlı olduğu günlerden beri işimiz daha da zorlaştı. İşimiz zorlaştı ama bizler de bu yaşlardan sonra öğretmenliği bırakalım da başka iş yapalım deme lüksüne ve imkânına sahip değiliz. O halde yapmamız gereken, mücadele alanımızın yasal zemini olan sendikalarda yer almaktır. Bunun için tüm üyelerimizin seçime katılması ve tercihte bulunması gerekir.Seçim sonucu yönetime kim gelirse gelsin, eğitimcilerin isteklerinin başında eğitimde adaletin tesis edilmesinin geldiği unutulmamalıdır.  Liyakat ve liyakatin göstergesi olan kriterlere âzami önem verilirse; herkes, her makama yeşillenmeyecektir. Parti kapılarını, sendika kapılarını aşındırmayacak; vekilleri, amirleri meşgul etmeyecektir. Daha baştan kendi kendisini eleyecektir. Hiç bir kıstas olmadan birileri bir yerlere taşınırsa, benim neyim eksik diyen yollara düşer... Eğitim camiamızın suyu çıkalı çok oldu. Bu suyu bir de ekşitmenin-kokutmanın gereği yoktur diye düşünüyorum.Es-selam.  
Ekleme Tarihi: 16 Ekim 2018 - Salı

SENDİKA SEÇİMLERİ

SENDİKA SEÇİMLERİ 

Demokratik olduğu söylenen yönetimlerde “sivil toplum kavramı” çok sık karşımıza çıkar. Kabaca; toplumun kamu işleriyle görevli olmayan bölümü şeklinde tanımlanan stk’lar içerisinde de çeşitli meslek üyelerinin örgütlü şekilde bir araya gelmesiyle oluşan sendikaların önemi büyüktür. Üyelerinin her türlü özlük haklarını savunmayı kendilerine gaye edinen sendikalar bu görevlerini yerine getirip-getirmedikleri noktasında çok fazla eleştirilirler. Bu eleştiriler bazen “sarı sendikacılık” şeklinde bir nitelemeyle dile getirilir. (Yaniişverenlerin lehine hareket eden ve işçilerin çıkarlarını gözetmeyip, patronun çıkarını gözeten sendikacılık.)

Rakip sendikalar zaman zaman bir birlerini bu şekilde aşağılasa da tüm sendikaların belirli bir siyasi ve ideolojik tabanı vardır ve kendilerine yakın bir hükümeti çoğu zaman desteklerler. Garip olan, siyasi partilerin sendikaları arka bahçeleri mesabesinde görmeleri ve biz ne veriyorsak alın işte anlayışında olmalarıdır. Daha da garibi; 28 Şubat sürecinde görüldüğü üzere, “beşli çete olarak adlandırılan” bazı sendikaların, siyasilere payanda görevi görmeleri ve milleti yok saymalarıdır. Öyle ya da böyle, ülkemizde de sayıları milyonlarla ifade edilen çalışanlar var ve bu çalışanların çoğunun da üyesi oldukları sendikaları var. Örneğin; Memur konfederasyonlarının eğitim kollarına ait sendikalar ile MEB arasında 2018 yılı sendikalı üye sayısı mutabakat metnine baktığımızda; Milli Eğitim Bakanlığı’nda yetkili sendikanın Eğitim Bir-Sen olduğunu görüyoruz.  2018 yılında Eğitim Bir-Sen’in üye sayısı 389,480 kişi olurken Eğitim Bir-Sen’den sonra en çok üyeye sahip sendika olan Türk Eğitim-Sen’in resmi üye sayısının 177 bin 933 kişi, Eğitim-Sen’in üye sayısının da 76 bin 66 olduğunu görmekteyiz.

İçinde bulunduğumuz günlerde,  İşte bu sendikalardan üye sayısı itibariyle en büyüğü olan Eğitim Bir Sen’in, demokrasi şöleni olarak adlandırılan seçimleri yapıldı. 1 Eylül itibariyle iş başı yapan öğretmenlerimiz bu ara; boyacılık, dülgerlik, tamircilik, amelelik gibi birçok işin tekmilini birden icra etmekteyken, tatil dönüşü kendilerini bir de seçim gündemi içerisinde buldular.  Tatil dediğime bakmayın, öteki kamu çalışanlarından sadece 19 gün daha fazla tatili olan öğretmenlerimiz iddia edildiği gibi 3 ay tatil yapmadılar ve tatilde Hawaii'ye de gitmediler…

Efendim yukarıda bahsettiğim gibi ve malumunuz olduğu üzere, delege seçimlerinin ardından önümüzdeki günlerde eğitim camiası seçime gidiyor. 2014 yılı seçimlerinde eğitim camiasının zemini çok kaygandı.  Kılıçlar çekilmişti ve kılıçları çekenler, savaşa nicelik olarak daha kalabalık girmek için, çeşitli taktiklerle ordularını(!) büyütme gayretindeydiler. 2018 seçimlerinin daha sakin geçeceğini tahmin ediyorum ve böyle olmasını umuyorum. Çünkü;  A.B.D eski başkanlarından Bush’un ifadesiyle “ya bizdensin, ya düşmandansın” şeklinde bir anlayışa sahip olanlar eğitim camiasında kabul görmezler hatta bu türlü tavırlar ters etki yapar. Eğitim siyasetinin içinde olmayan, falanca okulda idareci ya da öğretmen olarak işini yapmaya çalışan, çeşitli sınavlardan geçer not almak için gece gündüz çalışmış; 80 almış, 90 almış gitmiş bir kuruma idareci olmuş ya da okulunda sınıfında, işinde gücünde olan, çekişmenin ve çatışmanın tarafı olmayan hatta yönetim kurulu başkan ve üyelerinin adını bile bilmeyen üyeler, ayrıştırılma ve bölünmüşlükten bıkmış olduklarını her daim dile getirmekteler. Bu vesile ile şahsıma da bu süreçte görev almam için telkin ve tavsiyede bulunan üyelerimiz olmuştur. Lakin bizler bu süreçte  "bir başka bölen olmamak” için, ayrıca; liyakat, adalet ve ahde vefa duygusunu kendilerine bayrak etmiş bir grup içerisinde yer almayı tercih ettik. Çünkü 2014 seçimlerinde birçok yerde olduğu gibi şehrimizde de tam bir bölünme gerçekleşmişti. 11 oy farkla bir taraf seçimi kazanmış daha sonra yapılan olağanüstü kongreyi başka bir taraf kazanmıştı. Ardından yargı kararı ile tekrar eski yönetim filan derken işler iyice karışmıştı. İşte bu atıl sürecin 2018 yılı 6 Ekim seçimleriyle sona ereceğine inanıyorum. Herkes rahat olsun ve işine baksın. Yeniden bir ve beraber olacağımız günler yakındır. Bizlerin derdi ve derdimizin dermanı da maarif davamızdır. Seçim sonrası yapacağımız ilk işlerden biri, yeni yönetimi tebrik ederek “kayıkçı kavgasını” bitirmek olmalıdır.

Memleketimizin her bir insanını,  farklı düşünüyorlar diye; kendi ellerimizle başkalarının kucağına atıyoruz. Mahallemizin çocuklarını, başka mahallenin çocuklarıyla birlik olmaya itiyoruz. Yaptığımız her hata karşı cepheyi büyütüyor. Camiamız içindeki her bir fert bizim için değerlidir ve hepsinin bu harekete katkıları olmuştur. Geçmiş yıllarda, sendika adının ağızlara alınmasının bile zor olduğu dönemlerde bu hareketlere üye olmak bile cesaret işiyken,  bu cesareti gösteren köy köy gezip üye çalışmasında bulunan her bir büyüğümüz kıymetlidir ve asıl onların yapmış olduğu çalışmalar daha değerli, daha zor ve anlamlıdır. Bu isimlerden bazıları burada zikredilebilir. Fakat mutlaka unutulanlar olacağı için haksızlık yapılmasından da endişe ediyorum. Dolayısıyla sendikal faaliyetler içerisinde yönetim kurulu başkanı ve üyesi, delege, iş yeri temsilcisi ve üye olarak çeşitli çalışmalarda bulunan,  Eğitimci-Yazar Süleyman CERAN kardeşimin tabiri ile “ek dersin değil; bir derdin peşinde olan” herkesten ALLAH razı olsun.

Maarif davamızın sürekli örselenen kahramanları,  kıymetli arkadaşlarım;

Biliyorum ki bazı veliler “vali” gibi davranmaya başladığı, öğrenciler merkez, öğretmenler uydu olduğu, sivil toplum kuruluşları kendi iç çekişmeleriyle meşgul olduğu ve siyasetle gereğinden fazla içli-dışlı olduğu günlerden beri işimiz daha da zorlaştı. İşimiz zorlaştı ama bizler de bu yaşlardan sonra öğretmenliği bırakalım da başka iş yapalım deme lüksüne ve imkânına sahip değiliz. O halde yapmamız gereken, mücadele alanımızın yasal zemini olan sendikalarda yer almaktır. Bunun için tüm üyelerimizin seçime katılması ve tercihte bulunması gerekir.

Seçim sonucu yönetime kim gelirse gelsin, eğitimcilerin isteklerinin başında eğitimde adaletin tesis edilmesinin geldiği unutulmamalıdır.  Liyakat ve liyakatin göstergesi olan kriterlere âzami önem verilirse; herkes, her makama yeşillenmeyecektir. Parti kapılarını, sendika kapılarını aşındırmayacak; vekilleri, amirleri meşgul etmeyecektir. Daha baştan kendi kendisini eleyecektir. Hiç bir kıstas olmadan birileri bir yerlere taşınırsa, benim neyim eksik diyen yollara düşer... Eğitim camiamızın suyu çıkalı çok oldu. Bu suyu bir de ekşitmenin-kokutmanın gereği yoktur diye düşünüyorum.

Es-selam.

 

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.