ACININ RESMİ
O gece gözlerimi kapatıp içimdeki acıyı sessizce haykırdım. Kimse duymuyordu. Kimse bilmiyordu. Ben biliyordum. Ben bağırıyordum. Bağırdıklarım kendime sapladığım acı sözlerdi aslında. Hiç yarı yolda bırakıldın mı? Avuç içlerine kalbini bıraktığın insan seni bi’ gece vakti yapayalnız bıraktı mı karanlığın ortasında? Dişlerimi sıkıp kendime “aslında hiç senin olmayan birini sevmişsin” dedim. Bunu söylemek de ayrı bir acıydı.
Aslında bunu söyleyebilmek büyük bir yaraydı. Elimi kalbime koydum ilk defa. Oranın fiziksel olarak ağrıdığını hissettim. Solumdan bir yaş süzüldü. Elmacık kemiklerimden kalbime kadar indi. İlk kez o an solum ıslandı. Kalbimin üstü daha önce böylesine ıslanmamıştı. Kendime söylediklerimden sağ çıkamıyordum. Siz hiç sahte bir yüze ölesiye aşık oldunuz mu? Böyle vuruldunuz mu kalbinizin en orta yerinden? Söylenmiş sözleri geri alamadığınız oldu mu? Yaşattığınız güzellikler bir anda başınızdan aşağı kaynar su gibi indi mi?
Hiç yaşatmamış olmayı dilediniz mi? Canımın acısını kendime bile ifade edemezken birilerine ifade etmek çabasına girmeyecektim. O gece daha fazla ağlamamak için göz kapaklarımı ölesiye sıktım. “Yeter” dedim kendime. Ama o acı öyle kolay geçmeyecekti. Çünkü birine uzun süre emek verdiysen ve her şeyinle onun olduysan geriye senden bir şey kalmıyor.
Kafamı yastığa koyup uzandım ama bütün bir gece kafamın içini susturamadım. Meğer insanın susturamadığı her şey katili olurmuş. Onu yavaş yavaş öldürürmüş. Bunu da ondan öğrendim. Yatakta o kadar çok dolandım ki babam açtı kapıyı. “Neden uyumadın” dedi. Şuramda bir acı var ve bunun geçeceğine inancım yok diyemedim. Annemdi çünkü. Karşımda öyle güzel gülümsüyordu ki onun gülümsemesi bütün bir sahte dünyanın tek gerçeğiydi. O gece bana bunu da o öğretti. “Hiç” dedim. Yanıma geldi ve uzandı. “baba” dedim. “Efendim oğlum” dedi. “Ben…” demeye kalmadan hıçkırıklara boğularak ağlamaya başladım. Hoş… Zaten biliyordu ne halde olduğumu ama bilmezlikten geliyordu. Şaşırmadı bu yüzden. Sarıldı. O gece o odada babama bir iki kere daha ağzımı açtım. Açmamla kapatmam ve ağlamaya devam etmem bir oldu. Hani anlatacaksındır ama canın o kadar yanmıştır ki ifade etmek seni yerden yere vurur ya. İşte öyleydi.
Aslında o gece bi’ acının insanı nasıl yıkabileceğini öğreniyordum. Bana bunu neden öğretiyordu hayat? Bilmiyordum. Annem vardı yanımda. Dişlerimi sıka sıka bu acıya göğüs geriyordum. Islak ıslak devam ediyordum. Hani o “sana sırılsıklam aşık oldumlar” var ya… Meğer yağmurdan değilmiş. Bunu da öğrettiler bana. Biri sırılsıklam aşık olduğunda ağlayacağı içinmiş. Ben bu hikayede belki de en çok bunu öğrendim. Bilmiyorum. Ama sana küçük bir tavsiye. Kulağının tam arkasından fısıldıyorum say. Bu hikayeyi okurken vazgeçmeyi öğrenmen dileğiyle; yoksa hayat sana yaşatarak öyle bir öğretecek ki sırılsıklam aşık olacak ve o ıslaklıkta boğulacaksın.