TEOG YERİNE “ İBİP” ÖNERİMİZDİR
Milli Eğitim Bakanlığı’mızın uygulamadan kaldırdığını açıkladığı TEOG sınavı, onca yoğun gündemimize ve başımızdaki onca belaya rağmen kamuoyunda hakkında değerlendirmelerde bulunulmaya devam edilen konuların başında geliyor.
Kamuoyu için beklenmedik bir şekilde olsa da eğitim sendikalarının ve eğitimcilerin hakkında çokça fikir beyan ettiği TEOG sınavı kaldırıldı. Sayın Bakan YILMAZ basına yansıyan açıklamalarında; “Çocuklar büyüyor, büyüdüğünün farkına varmıyor. Etüt merkezleri arttı TEOG’dan dolayı. Çocuklarının yarış atına dönmesini hangi anne baba ister. Bize güvenin. Hiçbir kimsenin kaygılanmasına gerek yok, iyiye gidiyor. İnşallah bu TEOG’un kaldırılması da çok daha iyi olacaktır. Uygulamada herkes görecektir ki 'Gerçekten iyi oldu teşekkür ederiz' diyeceklerdir… Yani yapılmadan önce itiraz var, yapıldıktan sonra 'Herhalde gereksiz yere itiraz etmişiz' diyorlar. TEOG'un kaldırılmasına karar verildi… Dolayısıyla tüm velilerimizden istirhamım şu ki; evlatlarınız evladımız; kafalarında en ufacık bir soru dahi olmasın. Kendilerini kaygıya, sıkıntıya düşürecek hiçbir şey olmayacaktır… Son sözümüz şu, bize güvenin. Niyetimiz halis…” diyor. Hülasa; öğrencilerin büyük çoğunluğu artık TEOG’tan kurtulmuş oldu. Peki ya sonrasında ne olacak, kurtulduk demekle iş bitiyor mu? TEOG yerine nasıl bir uygulamaya gidilecek?
TEOG’un kaldırılmasından sonra yine basına yansıdığı kadarıyla 3 model üzerinde durulduğunu öğreniyoruz. Bunlar;
1-Her lisenin kendi sınavını yaparak öğrenci alması.
2- Öğrencilerin not ortalamasına göre yerleştirme yapılması.
3-Öğrencilerin adres kayıt bölgelerine göre yerleştirme yapılması.
Bu önerileri incelediğimizde, “her lisenin kendi sınavını yaparak öğrenci alması” önerisinin pek işlevsel olmadığını görüyoruz. Eğer böyle olursa sınav sayıları yüzlere çıkabilir. Hemen hemen aynı zamanlarda yapılacak olan lise sınavları bir biriyle çakışabilir, öğrencilerimizin sınav kaygısı ve stresi daha da artabilir. “Öğrencilerin adres kayıt bölgelerine yerleştirme yapılmasının” da tek başına bir model olarak uygulanması mümkün görünmüyor. Bu durumda mahallesinde fen lisesi v.b yüksek nitelikli puanla girilebilen okullar olan öğrencilere, sadece oturdukları muhitten dolayı “kıyak” geçilmiş olur ki bu da istenen bir şey değildir. Fakat bu modeli “Öğrencilerin not ortalamasına göre yerleştirme yapılması” ilkesiyle birlikte kullanabilirsek şu an için en iyi sonucu elde edeceğimiz kanısındayım. Şöyle ki; ilkokul dördüncü sınıftan itibaren beş, altı, yedi ve sekizinci sınıfta öğrencilerin ağırlıklı yıl sonu başarı puanları belirlenir. Her yılın başarı puanının etkisi farklı oranda olur. Örneğin dördüncü sınıfta bu etki yüzde on iken, sekizinci sınıfta yüzde otuz şeklinde belirlenebilir. Beşinci sınıfta yüzde on beş, altıncı sınıfta yüzde yirmi, yedinci sınıfta yüzde yirmi etki eder. Davranış notları ve sosyal etkinliklere katılım ve spor başarıları da örneğin yüzde beş etki eder. Böylece ilköğretimi bitirme puanı(İBİP) elde edilir. İBİP puanı 90 ve üzerinde olan öğrenciler fen liseleri v.b yüksek nitelikli puanlı liselere girmek için okul tarafından ya da merkezi olarak düzenlenecek sınavlara girme hakkı elde ederler. Bu sınav, şişirme notlarla gelen öğrencilerin elenmesi için gereklidir. Bu not ortalamasının tutturulamadığı veya yüksek geldiği durumlarda, müracaat eden öğrencilerden yapılan sınavda en yüksek notu olanlar, kontenjan dâhilinde kayıtlarını ilgili okullara yaptırırlar. Teog ile ilgili önerimiz bu şekildedir.
Zaten MEB Müsteşarı Sayın Yusuf Tekin’in, önümüzde çok fazla seçenek var. Hepsini arkadaşlarımızla çalışıyoruz. Neticeyi Bakanımız, Başbakanımız kamuoyuyla paylaşır, dediği de yine basına yansıdı. Konuyla ilgili olarak Eğitimciler Birliği Sendikasının 2016 yılında hazırladığı raporu da göz önünde bulundurmak yerinde olacaktır.
Halimize bakar mısınız, oyun çağındaki sabi-sübyan için şu sınav mı olsun, bu sınav mı olsun, kimi nasıl eleyelim derdindeyiz. Aslında yapılması gereken; sınava mecburiyeti ortadan kaldıracak uygulamalara doğru bir gidişe yelken açmaktır. Bir başka gariplik de; bu memlekette Cumhurbaşkanımız müdahale etmeden sorunların tartışılmaması, çözüm için gerekli ve yeterli gayretin gösterilmemesidir. Bu durum Cumhurbaşkanının da kamuoyunda yıpratılmasının yolunu da açmaktadır maalesef. Bu durumdan memnun olacaklar da çoktur tabii. Fakat; mesele memleket meselesi, memleketin yıpratılması meselesidir ki fırsat verilmemelidir.