SURİYEDE NE İŞİMİZ VAR DİYENLERE
BİRAZ TARİH, BİRAZ DÜŞÜNCE, BİRAZ YORUM, BİRAZ SORGULAMA yapmak gerekir.
ÖNCELİKLE hatırlatalım sınır güvenliğiniz, sınırınızın ötesinde başlar. Bulunduğunuz herhangi bir yerde rahatça yatıyorsanız, çayınızı içiyorsanız, sınırlarınızı bekleyenler sayesindedir. Onların bu emeklerine saygı duyun... Bu uğurda canlarını kaybetmektedirler. Evladını yalnız bırakmaktadırlar. Babasız, anasız şehit evladına saygı duyun.
Osmanlının son dönemindeki olan bazı olayları hatırlayın... Senelerce yönettiğimiz, birlikte olduğumuz, beraber yaşadığımız toprakları kaybedip, ANADOLUYA sıkıştırıldığımızdan beri; sıkıntılarımız hiç bir alanda bitmedi. Hem maddi, hem manevi alanda. Ona göre düşünelim. Terk ettiğimiz veya terk etmeye zorlandığımız toprakların bir kısmı; Dünyadaki yer altı zenginliklerinin lideri konumundalar. Neden terk etmeye zorlandığımızın, nedeni bellidir. Elimizden bu zenginlikleri, zorla çaldılar.
1900 yılların başından itibaren hiç durmadan OSMANLI topraklarına; hem içten, hem dıştan saldırılar düzenlenmiştir. Amaçları, O toprakların sahip olduğu, tüm zenginliklere el koymaktı. Becerdiler. Bugün de; Sancılı bölge olan; Güneydoğu bölgemiz; yer altı ve yer üstü zenginlikleri ile; birilerinin iştahını kabartmaktadır.
Meşhur yemen emiri bile, batılıların Osmanlıya yaptığı oyunu gördükten sonra, hatasını anlamıştır. Bir nevi geri adım atmıştır. Çünkü, Osmanlıya yapılanı görünce; aklı başına gelmiştir.
.
İtalyanların Trablusgarp’ı işgali Osmanlı halkını derinden sarstığı gibi, Yemen’deki İmam Yahya’yı da etkilemiştir. Osmanlı’ya sürekli isyan eden İmam Yahya bu durumda isyanı bırakacak ve ‘İttifak’ adı altında bir anlaşma imzalayacaktır. Osmanlı yönetimi İmam Yahya’ya geniş mezhep hürriyeti ve idari özerklik verilir. İmam Yahya İmparatorluğun çöküşüne kadar sözüne sadık kalacak ve isyan etmeyecektir.
Balkanlardan çekilişimiz sırasında, kaybettiğimiz insan sayısı; hala net olarak bilinmemektedir. O, Topraklarda Osmanlı nesli kalmasın diye; yapmadıkları zulüm kalmamıştır. Göç yürüyüşü, ibretlik hadiselerle doludur. Osmanlı arşivlerine bağlı kalarak, tarihi kendi kaynaklarımızdan okuduğumuz zaman; bazı gerçekleri daha iyi anlayabiliriz.
Bakın biz Trablusgarp harbini kaybettik ve İtalyanların orayı almasını kabul ettik. Amma Libyalıların savaşı bitmedi. Onlar İtalyanları biz oradan çekildikten sonra kovdular, artık orada hiç Türk askeri yoktu. 1913 veya 1914 idi. İstanbul’a elçi gönderdiler. Padişahım biz İtalyanları kovduk, bize yeni bir vali gönder, biz size bağlıyız ve sizden ayrılmak istemiyoruz, dediler. Osmanlı padişahi sultan Reşat oraya yeniden bir vali gönderdi.
Dostlar İngiliz oyununa gelmeyin. Çöldeki bir avuç Arabı bize karşı kullanan İngiliz, sonrada kalkıp bin yıl beraber yaşadığımız Arapları; Osmanlılar size ihanet etti, diyerek; gizli propaganda ile bizi aldatıp birbirimize düşman ettiler. Aynı oyunu Kosova’da, Bulgaristan’da, Tüm Balkan ülkelerinde oynadılar. O zamanlarda halkın büyük bir çoğunluğu, Osmanlıdan ayrılmak istemiyordu. Ancak, O topraklardaki İngiliz işbirlikçileri, devreye girerek; bu ayrışımı körüklediler. Osmanlıya isyan ettiler. Ona rağmen; Mısır, Libya, Cezayir, Suriye, Ürdün, Irak, Lübnan Arapları bizden asla ayrılmak istemediler. Sadece Suudi çöllerinde yaşayan birkaç kabile ve aldatılmış şerif Hüseyin paşa ihanet etti. Balkanlarda da; orada yaşayan insanların çoğu; Osmanlıya isyan etmek istemediler. Ancak, Batı destekli işbirlikçileri, öncülüğünde; O topraklardan ayrılmak istemeyen Osmanlıya bağlı halka; zulüm etmeye başladılar. Bir nevi göç etmeye zorladılar.
O, zamanlarda yemende ne işimiz vardı, Balkanlarda ne işimiz vardı, diyenler; şimdi Suriye’de ne işimiz var diyorlar İstiyorlar ki; Ülkemiz topraklarının hemen yanı başında; bir kürt devleti kurulsun. Türkiye de; devlet olarak, bu olaylara seyirci kalsın... Evet, işte karşı çıkanların ana fikri budur. Bugün, Balkanlardaki çabamız da; bunun içindir. Ülke sınırlarını daha iyi korumak. Bu amaçla TİKA aracılığıyla; sürekli balkanlarla, ilgileniyoruz. Ülke sınırlarını korumak, oralardan başlıyor. Oralarda askeri birliklerimiz, var.
Bazıları çıkıp ne işimiz vardı, Suriye’ de diyebiliyor. Ne işimiz olacak? Orası da, zamanla; Konya, Adana, Van gibi bir vatan toprağı idi. Böyle söyleyene derim ki: Tarihini iyi öğren. Hala akrabalık ilişkileri olan, bu insanlar; asırlarca bir arada yaşadılar. Yurt savunmasında; omuz, omuza vererek; birlikte savaştılar. Ne çabuk unutuldu Halep, Şam, Beyrut, Bağdat, Selanik, Makedonya, Yemen, Üsküp, MOSTAR, oralar da vatan toprağı değil miydi? Niçin koruyamadık? Şimdi sadece türkülerini dinleyip ağlamakla yetiniyoruz.
Yakın tarihimizde, bizim necip Milletimiz üzerinde oynanan oyunlara iyi dikkat etmek lazım. O, gün O, Oyunların arkasında İNGİLTERE vardı. Bugün İngiltere’nin öncülüğünde; tüm Batı var. Oyunu anlayamaz sanız? Çözüm üretemezsiniz. Son aylarda Ülkemizde yaşanan tüm olumsuzluklarda; bu saydığımız ülkelerin katkısı vardır. Yakalanan pkk elemanının bu konuda söyledikleri ilginçtir. ‘’Bizim darbeden haberimiz vardı. Bize verilen emir; Bundan sonraki eylemlerimizde polisi, hedef alacağız.’’ Evet, aynen ifade budur.
Yabancı savaşçılar, ister paralı olsun; ister gönüllü olsun; ne için, bize karşı savaşıyorlar? Onu bir düşünün? Biz ise; sadece Vatan bütünlüğümüzü, bağımsızlığımızı, birlik ve dirliğimizi korumak için, oradayız. Aradaki farkı anlayamayanlar; Suriye’de ne işimiz var? Sorusunu sormasınlar… Yahut aynı soruyu; Rusya, İran, İngiltere, ABD askerlerinin orada ne işi var, diye; doğru olarak sorgulasınlar ve cevabını arasınlar.
Cerablus kurtarıldıktan sonra; bölge halkı; her türlü sıkıntıya katlanarak, topraklarına dönüyor. Buradaki imkanların, bir çoğunu; orada bulamayacaktır. Ancak, Vatanına gidiyor. İşte, işin özü budur. Bunun anlamını, ancak Vatanını kaybedenler, bilir. VATAN KAVRAMINI, ANLAMAYANLAR, bilemez…