BAYRAMDI BAYRAM
DEDENİN GAZOZUNA DEVAM...
Uzun ve yorucu yolculuktan sonra, inmiştik Sultan şehire. İlk işimizdi dostları ziyaret. Evlat ile, hürmet etmek gerek... Ne de olsa amcadır, amca... Söylemeye ne hacet... Döküldü oğlumun kaleminden, dedemin gazozu, değerlendirmesine bir şeyler ilave etmek.
Buyurunuz;
Dedemin gazozun akabinde;
Geçti ramazan geldi iyd-i fıtr,
İktiza etti üç beş satır,
Dedem dedi ki gazozun hazır,
İcabet ettim hazır ve nazır...
Konağın üzerinde süslü bir örtü,
Örtüyü mahsub etmiş kuru gürültü...
İcmalen;
Oturduk dedemle yan yana hasbihal etmeye. Dedem garson arkadaşa seslendi bariton bir sesle:
- Bu yiğenime dede gazozu getir.
Gazozlar geldi muhabbet eşliğinde yudum yudum içildi. Lakin ne konak eski konak! Ne de gazozlar dedemin gazozu...
Dedem " Şöyle omuzunu yasla bana yiğenim, bir fotoğraf çekinelim" dedi. Arkamızda Ay Yıldız, yüzümüz güleç. İşte asıl olan buydu. Dedemin güleç yüzü ve yaslandığım omuzu...
Ey konak çatma kaşlarını boşuna, sen kaybettin dedeyi! Mağdur olan sensin , mefhar olan dede, mutlu olan ben... Ne gazozdu asıl özlenen ne de sen...
HALİL İBRAHİM ARSLAN