Ülkemizin var olan gerçeklerinden bir tanesi, göç olayıdır. Tahminen söylenen rakamlar doğru ise; son kırk yılda; özellikle Doğu ve İç Anadolu bölgeleri başta olmak üzere , göç eden insan sayısı yaklaşık, otuz milyon civarındadır. Senelerdir takip edilen politikalar neticesinde ; insanlar kendilerine daha iyi fırsatlar bulmak adına, daha iyi iş imkanları bulmak adına, göç olayını gerçekleştirmektedirler. Kuşkusuz, bunda göç ettikleri yerlerin maddi ve ekonomik açıdan zenginliği, sosyal hayat açısından cazibesi de, önemli rol oynamaktadır.
Son yapılan araştırmalar neticesinde; şehir merkezlerinde, ilçelerde yaşayan insan sayısı gittikçe artmaktadır. Nüfusun yaklaşık beşte, dördü bu mekanlarda yaşamaktadır. Kırsal kesime düşen sayı ise; beşte bir nispetindedir.
Senelerce, bu coğrafyayı yöneten insanlar, daha ilerideki senelerde neler olabilir? düşüncesini akıllarından geçirmeden memleketin en verimli topraklarına; sanaayi yatırımları yapmışlardır. Gelişmişlik adına, yapılan çalışmalar; göç veren bölgelere yeteri kadar yansıtılmadığı için; yöre insanı, öncelikle iş ve aş kaygısıyla göç olayını gerçekleştirmektedirler. Yapılan yatırımlar belirli bölgelerle sınırlı kalmıştır. Burada geçmiş de yapılan hatalardan uzun, uzadıya bahsedecek değilim. Zaten anlatsam da, bundan sonrakilere bir faydası olmaz. Sadece şikayetlenmek adına, konuşmuş oluruz.
Ülkeyi yöneten insanlar, acil olarak bu konulara çözüm aramak zorundadırlar. İnsanların iş ve aş kaygılarını kendi yaşadıkları topraklarda elde etmenin yollarını bulmak zorundadırlar. Bu bir zarurettir. Yoksa; koskoca Anadolu toprağının bir kısmı, insandan uzak şekilde, terk edilmiş bir yer olarak hayatını devam ettirecektir.
İnsanları yaşadıkları toprağa bağlamanın, çeşitli yöntemleri vardır. Hiç bir şey çaresiz değildir. Önceliği iş ve aş konusuna yöneltmek lazım. Yatırımlar, teşvik edici olmalıdır. Eğer, alınan yatırım tedbirleri yeterli olmuyorsa; daha cazip şartların oluşturulması şarttır. Devlet destekli kalıcı olan Üniversite misali yatırımlara yönelmek gerekir. O kentlerde büyük ve cazip sağlık kurumları oluşturulabilir. Bütün bu alanda çalışan Devlet memurlarına ek gelir alternatifleri sunulmalıdır. Nitekim geçmiş zamanlarda, böyle uygulamalar geçici de olsa uygulandı. Devlet büyüklüğünü göstererek, böyle topraklarda yaşayan ve hayatını devam ettiren insanlara; ek gelirler sunucu tedbirler alınmalıdır. Kısacası bu topraklarda yaşayan insanın iş ve aş garantisi omalıdır. Bunu hayata geçirmek yönetenlerin üzerine bir yüktür.
İş ve aş bulma çabası; insanları mecburen göçe yönlendirmiştir. Ancak, memleket hasretleri hiç bitmemiştir. Göç eden insanlar; memleketlerindeki tüm özellikleri, gittikleri yerlere taşımışlardır. Kurdukları yardımlaşma ve dayanışma dernekleri ile; birlikteliklerini, beraberliklerini perçinlemek istemişlerdir. Kısacası; tüm gelenek ve göreneklerini, adetlerini gittikleri yerlere taşımışlardır. Memleket hasreti o kadar, güçlüdür ki; öldüklerinde Vatan toprağına gömülmeyi tercih etmektedirler.
Yukarıda sıraladığımız, ayrıntılarını belirlediğimiz, bizim aklımıza gelmeyen binlerce tedbir ile mutlaka göç önlenmelidir. Yoksa madalyonun diğer yüzüne baktığımız zaman; göçün ortaya koyduğu sonuçlardan olan; Batıdaki şehirlerin ve büyük şehirlerin sağlıksız bir şekilde büyümelerine engel olamayız. Bu şehirlerdeki hayatı daha konforlu ve çekilebilecek bir hayat haline getirmek için, hesabını bilemeyeceğimiz paralar harcayacağız, demektir. Böyle bir sonuç, hem devasa sorunlarla uğraşmak, hem de Ülke topraklarının bir kısmının boşalmasına seyirci kalmak, anlamını taşır. Bu ise; hiç de istenilen bir durum değildir. Güvenlik ve stratejik anlamda istenmeyen bir durumdur.
Bu anlamda yaşanan bu sürekli göç olayının engellenmemesi ileride derin problemlere dönüşecektir. Bana göre, bunun önlenmesi; aynı zamanda Milli bir görevdir. Yarınlar geç olmadan, gerekli tedbirlerin alınmasını bekliyoruz. Günlük politikalar sadece kendimizi kandırır. Çözüm üretmez, aksine problemi daha da büyütür...