pendik escort bayan
https://www.ozmenpc.com/masaustu-pc-oyuncu
ak
Orhan ARSLAN
Köşe Yazarı
Orhan ARSLAN
 

YIKILAN OKULUN ANILARINDAN

                YIKILAN     OKULUN     ANILARINDAN                Benim öğrencilik yıllarımın geçtiği bina. Nice kilometrelerce uzaklardan gelmiş okulu yatılı olarak, okuyan dostlarımızla; aynı çatı altında birleştiğimiz; bina yıkılıyor. Yaklaşık 15 yıl öğretmenlik yaptığım, içerisinde acı, tatlı hatıraların yaşandığı, bina; yıkılıyor.                Ülkemin değişik şehirlerinden gelip; burada yatılı olarak okuyan nice dostlarımız vardı. Mezun olduktan sonra, ülke sathına yayıldılar. Hep, bu okulu ve yaşadıklarını; zihinlerinde diri tuttular. Bir eğitim yuvası olmaktan çok, bir aile kucağı görevini üstleniyordu. Çok iyi hatırlıyorum, Bir-kaç günlük bayram tatillerinde, memleketlerine gidemedikleri için; evimde misafir ettiğim dostlarım oldu. Balıkesirli Hikmet, Amasyalı Mecit, Bursali Kamil... İşte, Ülke coğrafyasının değişik yerlerinden misafir ettiğimiz dostlarımız... Biz gündüzlü öğreniler olarak, uzun bir yolculuktan sonra; her gün okula gelir idik...                Aynı zamanda; çocuklarımın eğitim gördüğü, bina; yıkılıyor. İçerimden neler geçiyor, bilemezsiniz... Sadece derin bir ahhh, çok şeyi ifade edecektir... Artık hatıralarda, fotoğraflarda, zihinlerde kalacaktır.                O, binadan kimler geldi,kimler geçti. Şu anda bu binadan eğitim alıp, mezun olan arkadaşlarımızdan, sadece; Doçent ve Profesör, ünvanı alan; yüze yakın, insan geçti. Diğer öğretim görevlilerini de; eklerseniz; başlı başına, bir Sivas İHL  üniversitesi,  ortaya çıkar... Diğer meslekleri de; ayrıştıracak olursak; bağımsız Hasta Haneler, mahkemelerde görev alanlar, teknik ve elektronik dalında çalışanlar, saymakla bitmez.  Her biri, onlu rakamlarla ifade edilen; ilkokullar, ana okulları, orta okullar ve liseler çıkar.                Diyanet teşkilatında görev yapanlar ise; sıralamalarda, öne çıkabilir. Serbest meslek sahipleri, esnaf birlikleri başkanları, siyasetçiler, belediye başkanları... Daha sayamayacağım, meslek mensubu dostlarımız; bu sıralardan, geçtiler... Memleket hizmeti için; Vatanın her yanına; dağıldılar... Şu anda bu okul mezunlarının görev yaptığı yerlerden; Bir  Türkiye haritası, çıkar...                Şu günlerde yıkılarak; yenisi yapılacak olan İHL binasında geçen günlerimiz adına, bir hatıramı  yazacağım. Bu Okulun yeri, bizden öncekilerin anlattığına göre; yine okulmuş. Yeni binası ne zaman, yapılır, biter; bilmiyorum. Ancak, yıkılan bina; inşaat yığınları ile, birlikte, yaşanmış anıların, hayallerden yıkılmasını da; çabuklaştıracaktır.                 Şair Beşir Ayvazoğlunun sesi kulaklarımızdadır. Bir spor müsabakasında alınan galibiyetin neşesini; unutmak mümkün değildir... İlk kitap okuma alışkanlığımızı geliştiren ordulu yanlış hatırlamıyor isem; bir arkadaşın yardımını unutamayız...                  Evet, sizi yıllar öncesine götürme hevesim var... Okuyunuz...                  Okul yıllarımda sıradan bi gün içerisinde yaşadığım  hafızamda kalan, anılarımı sizlerle paylaşayım, istedim. Kimilerinin anımı okudukça; ortak kullanım alanlarımızı hatırlamalarına vesile olurum... Ortak duyguları yaşarız...                                Hayatını kaybeden tüm dostları; rahmetle anıyorum. Allah, mekanlarını cennet eylesin…                 Dostlar, bugün sizi şöyle bir elli yıl gerisine götüreyim, anılarımız tazelensin...                 Ben, İlkokuldan sonra; orta tahsilime; 1965-66 yıllarında Sivas İHO da  başladım. Evimiz stadyumun üzerinde; hamam durağı olarak bilinen yerde idi. Her gün, çoğu kez bu yolu; yürüyerek, gidiyordum. Okulumuz, Merkezde bulunan İmam Hatip Okulu idi.                 Yürüme güzergahım, zaman, zaman değişse de; çoğunlukla aynı idi.                 Evden çıkar, Rasathanenin önünden, Halil Rıfat paşa okulunun önüne erişirdim.  Yolun hemen aşağısında; Stadyum bulunmakta idi. Yol boyu, bahçeli evler, mevcuttu. Bazı evlerin bahçelerinde; yaz aylarında meyve ağaçlarının, meyve verdiğine şahit oldum.                 Anlamadığım, hala da; anlayamayacağım bir konu var. Onu belirteyim. Kimi ev sakinleri; bahçe duvarlarının üstünü demir korumalıklarla, kapatırlar. Doğrudur. İyi de; o parmaklıkların üzerinde bulunan, sivri demirler, ne içindir? Anlamış değilim.                 Halil Rıfat paşa ilkokulunun hemen yanında pazar kurulurdu. Sonra, O, pazar yeri; Ticaret Lisesinin köşesine taşındı.                 Yeri gelmişken; Ticaret Lisesinin inşaat aşamasını hatırladığımı, belirteyim...                 Ticaret lisesinden, eski mit binası ve nafa evleri denen yoldan; taşlı sokağa doğru yürürdüm...                 O, yoldan devam ederek; taşlı sokaktaki, üç dükkanlara varmadan, sağ tarafta hamam bulunan, yolu güzergah olarak, kullanıyordum. O yolun devamında; küçük, ahşap veya kerpiçten yapılan evleri geçtikten sonra; yukarılardan süzülerek gelen, küçük ırmak denilebilecek, su engelini aşmak için; tahta köprüden geçmek, mecburiyetindeydim. O zaman, şu an Büyük Otelin arkasında bulunan, bu ırmağın; etrafı sevimli evlerle, dolu idi. Tahta köprüyü geçerek ilerledikten sonra; Tam Esen sinemasının karşısından; İstasyon caddesine çıkıyordum.                Geldiğim yolun İstasyon caddesine çıkış noktasında;  yolun sağ tarafında; Valilik lojmanı var idi.                 Yeri gelmişken; SSK  Hasta Hanesinin yerinin boş arsa olduğunu; çocukların O, alanda top oynadıklarını, biliyorum. O, yıllarda lojmanlarda oturduğumuz için; bize yakın konumda olduğundan; hafızamda yer almış.    Sivas Kalesi, O gün ki hali ile; heybetli ve gizemli idi…                 Yürüdüğüm tarafın hemen arkasında, bir yazlık sinema mevcuttu. Yeni Sivas Lisesi inşaat halinde idi.  Yolu biraz geçince; Hemen yolun kenarında; Omay sineması yapılmıştı. Biraz ilerlediğimiz zaman; O zamanki adı ile; Sivas Lisesi karşımıza çıkıyordu. Bu Lise, Kongre binasında; eğitim, öğretime devam ediyordu. Lisenin etrafı duvarlarla çevrilmişti. Duvarların hem ön tarafında, hem duvarların içerisinde; sıra, sıra ağaçlar mevcuttu.                 Daha sonraları Lise binasının karşı köşesinde; Akman Pasta Hanesi diye, bir işletme vardı. Akşamları, şehirler arası otobüsler buradan kalkıyordu.                 Gurbete selam, yolculuğa devam...                 Şu andaki görkemli binaların yerine; daha sade, iki katlı, kimi zaman tek katlı ev ve dükkanların önünden geçerek; Valilik binasına ulaşıyorduk.                 Yolun karşı tarafında; yürürken, karşımıza Tan sineması ve çifte minare çıkıyordu. Hemen bitişiğinde cıbıllar parkı...                 Parkın içerisinde tarihi bir bina vardı. Selçuk Ortaokulu orada eğitim ve öğretimine, devam ediyordu. Hemen onun önünde meşhur CHP binası mevcuttu. Meydanın bu tarafı ilk zamanlar; otobüs durağı olarak, kullanılıyordu.                 Buradan yeni Belediye binasını karşınıza alarak, askeri inzibat karakolunun önünden geçerek; Atatürk caddesine inerdiniz.                 Ben daha çok, Valilik binasının hemen yanından, Kepenek caddesine girer ve okuluma öyle ulaşmaya çalışırdım. Valilik binasının yanında; Çevik Kuvvetin kullandığı, bir bina mevcuttu. Valilik binasının arkası, kimi zamanlar; seçim zamanlarında; partilerin,  miting alanı olarak, kullanılıyordu. Valilik binasının Numune Hasta Hanesine doğru olan kısmında; yolun üzerinde; sağ tarafta bir değirmen, mevcuttu.                 Valilik binasından, kepenek caddesine doğru inerken; sıralı faytonları görebilirdiniz. Yolun karşısında Erişenlerin olduğu söylenen, bir büyük ev vardı. Kepenek caddesi aynı zamanda; fotoğrafçılar caddesi olarak, bilinirdi. Fotoğrafçıları geçtikten sonra; Rahmetli Selçuk sporun başkanlığın yapmış,  Kenan ağabeyin kahvehanesinden sağa döndüğünüz zaman; Yine Sivas’ta şehrin ortasından geçen; bir ırmak sizi karşılardı. Bu ırmağın çevresi, görkemli binalarla donatılmıştı. Oradan okulumuza ulaşmak için;   tahta köprüden geçer, okula ulaşırdık...                 Eğer yolu uzatmak isterseniz; Yalçın sinemasının önünden geçerek, Kepenek suyunun aktığı çeşmeden bir su içersiniz. Devamında, sağlı sollu geniş avlulu ve genellikle;  iki katlı evlerin önünden geçip; ırmağa ulaşırsınız. Irmağa ulaştığınız zaman; sizi yine orada bir köprü karşılar. Köprüyü geçtikten sonra; sağ tarafa dönersiniz ve okulumuz karşıdadır...                 Irmağın kenarındaki geniş avlulu, iki katlı evleri unutmak, ne mümkün? Irmak yukarılardan, şehri ikiye bölerek; Kızıl Irmağa ulaşmaktadır. Yukarıya doğru da; sağlı, sollu muhteşem yapıları görmek, mümkündür...                 Ayrıca, köprüyü geçtikten sonra, faytonların sol taraftan atları ile; ırmağın içerisine, girerek, kendilerince yıkama, yaptıkları, gözümün önüne gelmektedir...                 Aşağı, yukarı bu yolculuğu ben, yaklaşık beş sene yaptım. Bu muhteşem manzaraları, görerek, okulumuza gidiyorduk...                 Otobüs nerede? Servis nerede? Allah tabanımıza kuvvet versin...                Başka bir seçenek yolumuz ise; Evimizin önündeki ana caddeden, stadyumu geçerek; İstasyon caddesine inmekti. İstasyon caddesinden yürüyerek; okula gitmekti. Bugünkü neslin gezmek ve hava almak için, kullandığı bu yolu; her gün biz yürüyerek, geçmek zorunda kalıyorduk. Ancak, bu yol daha uzun sürdüğü için; pek tercih edilmezdi. Genellikle; akşamları okuldan gelirken; dönüş yolu olarak, kullanılırdı.                Lise ikiden itibaren lojmanlarda, oturduğumuz için, bu yolu da, çok kullanma imkanını bulmuştum.                 Öyle anlar vardır ki; hayali cihan değer... Ben sadece bir bölümünü sizlere aktardım...   Zaman, zaman böyle paylaşımlarla; hem mazimizi  hatırlayacağız, hem şehrimizin eski halinden bilgiler vereceğiz... Bu bilgiler, bire bir yaşanarak elde edilmiş, bilgileridir...                Bugün anlattığımız, bu çevreyi; hasretle arıyoruz. O, günleri; bugünkü yeni gençlere anlatmaya, çalışıyoruz. O, anların değerini bilmek için; yaşamak gerektiğine, inanıyorum.                Bu çatı altında birlikte geçirdiğimiz süre içerisinde, beraberliğimizin devam ettiği tüm dostlara; Her nerde iseniz, Selam olsun... Selam olsun... Selam olsun... Tüm rahmetli olmuş kardeşlerimize; Allahtan rahmet dilerim. Mekanları CENNET olsun...                 An gelir,  gözler nemlenir... An gelir, boğazlar düğümlenir... Kelimeler, yetersiz kalır… Gözler, dalgın, dalgın, bir hayale dalır... 
Ekleme Tarihi: 16 Ocak 2018 - Salı

YIKILAN OKULUN ANILARINDAN

                YIKILAN     OKULUN     ANILARINDAN

                Benim öğrencilik yıllarımın geçtiği bina. Nice kilometrelerce uzaklardan gelmiş okulu yatılı olarak, okuyan dostlarımızla; aynı çatı altında birleştiğimiz; bina yıkılıyor. Yaklaşık 15 yıl öğretmenlik yaptığım, içerisinde acı, tatlı hatıraların yaşandığı, bina; yıkılıyor.

                Ülkemin değişik şehirlerinden gelip; burada yatılı olarak okuyan nice dostlarımız vardı. Mezun olduktan sonra, ülke sathına yayıldılar. Hep, bu okulu ve yaşadıklarını; zihinlerinde diri tuttular. Bir eğitim yuvası olmaktan çok, bir aile kucağı görevini üstleniyordu. Çok iyi hatırlıyorum, Bir-kaç günlük bayram tatillerinde, memleketlerine gidemedikleri için; evimde misafir ettiğim dostlarım oldu. Balıkesirli Hikmet, Amasyalı Mecit, Bursali Kamil... İşte, Ülke coğrafyasının değişik yerlerinden misafir ettiğimiz dostlarımız... Biz gündüzlü öğreniler olarak, uzun bir yolculuktan sonra; her gün okula gelir idik...

                Aynı zamanda; çocuklarımın eğitim gördüğü, bina; yıkılıyor. İçerimden neler geçiyor, bilemezsiniz... Sadece derin bir ahhh, çok şeyi ifade edecektir... Artık hatıralarda, fotoğraflarda, zihinlerde kalacaktır.

                O, binadan kimler geldi,kimler geçti. Şu anda bu binadan eğitim alıp, mezun olan arkadaşlarımızdan, sadece; Doçent ve Profesör, ünvanı alan; yüze yakın, insan geçti. Diğer öğretim görevlilerini de; eklerseniz; başlı başına, bir Sivas İHL  üniversitesi,  ortaya çıkar... Diğer meslekleri de; ayrıştıracak olursak; bağımsız Hasta Haneler, mahkemelerde görev alanlar, teknik ve elektronik dalında çalışanlar, saymakla bitmez.  Her biri, onlu rakamlarla ifade edilen; ilkokullar, ana okulları, orta okullar ve liseler çıkar.

                Diyanet teşkilatında görev yapanlar ise; sıralamalarda, öne çıkabilir. Serbest meslek sahipleri, esnaf birlikleri başkanları, siyasetçiler, belediye başkanları... Daha sayamayacağım, meslek mensubu dostlarımız; bu sıralardan, geçtiler... Memleket hizmeti için; Vatanın her yanına; dağıldılar... Şu anda bu okul mezunlarının görev yaptığı yerlerden; Bir  Türkiye haritası, çıkar...

                Şu günlerde yıkılarak; yenisi yapılacak olan İHL binasında geçen günlerimiz adına, bir hatıramı  yazacağım. Bu Okulun yeri, bizden öncekilerin anlattığına göre; yine okulmuş. Yeni binası ne zaman, yapılır, biter; bilmiyorum. Ancak, yıkılan bina; inşaat yığınları ile, birlikte, yaşanmış anıların, hayallerden yıkılmasını da; çabuklaştıracaktır.

                 Şair Beşir Ayvazoğlunun sesi kulaklarımızdadır. Bir spor müsabakasında alınan galibiyetin neşesini; unutmak mümkün değildir... İlk kitap okuma alışkanlığımızı geliştiren ordulu yanlış hatırlamıyor isem; bir arkadaşın yardımını unutamayız...

                  Evet, sizi yıllar öncesine götürme hevesim var... Okuyunuz...

                  Okul yıllarımda sıradan bi gün içerisinde yaşadığım  hafızamda kalan, anılarımı sizlerle paylaşayım, istedim. Kimilerinin anımı okudukça; ortak kullanım alanlarımızı hatırlamalarına vesile olurum... Ortak duyguları yaşarız...

                

                Hayatını kaybeden tüm dostları; rahmetle anıyorum. Allah, mekanlarını cennet eylesin…

 

                Dostlar, bugün sizi şöyle bir elli yıl gerisine götüreyim, anılarımız tazelensin...

 

                Ben, İlkokuldan sonra; orta tahsilime; 1965-66 yıllarında Sivas İHO da  başladım. Evimiz stadyumun üzerinde; hamam durağı olarak bilinen yerde idi. Her gün, çoğu kez bu yolu; yürüyerek, gidiyordum. Okulumuz, Merkezde bulunan İmam Hatip Okulu idi.

 

                Yürüme güzergahım, zaman, zaman değişse de; çoğunlukla aynı idi.

 

                Evden çıkar, Rasathanenin önünden, Halil Rıfat paşa okulunun önüne erişirdim.  Yolun hemen aşağısında; Stadyum bulunmakta idi. Yol boyu, bahçeli evler, mevcuttu. Bazı evlerin bahçelerinde; yaz aylarında meyve ağaçlarının, meyve verdiğine şahit oldum.

 

                Anlamadığım, hala da; anlayamayacağım bir konu var. Onu belirteyim. Kimi ev sakinleri; bahçe duvarlarının üstünü demir korumalıklarla, kapatırlar. Doğrudur. İyi de; o parmaklıkların üzerinde bulunan, sivri demirler, ne içindir? Anlamış değilim.

 

                Halil Rıfat paşa ilkokulunun hemen yanında pazar kurulurdu. Sonra, O, pazar yeri; Ticaret Lisesinin köşesine taşındı.

 

                Yeri gelmişken; Ticaret Lisesinin inşaat aşamasını hatırladığımı, belirteyim...

 

                Ticaret lisesinden, eski mit binası ve nafa evleri denen yoldan; taşlı sokağa doğru yürürdüm...

 

                O, yoldan devam ederek; taşlı sokaktaki, üç dükkanlara varmadan, sağ tarafta hamam bulunan, yolu güzergah olarak, kullanıyordum. O yolun devamında; küçük, ahşap veya kerpiçten yapılan evleri geçtikten sonra; yukarılardan süzülerek gelen, küçük ırmak denilebilecek, su engelini aşmak için; tahta köprüden geçmek, mecburiyetindeydim. O zaman, şu an Büyük Otelin arkasında bulunan, bu ırmağın; etrafı sevimli evlerle, dolu idi. Tahta köprüyü geçerek ilerledikten sonra; Tam Esen sinemasının karşısından; İstasyon caddesine çıkıyordum.

                Geldiğim yolun İstasyon caddesine çıkış noktasında;  yolun sağ tarafında; Valilik lojmanı var idi.

 

                Yeri gelmişken; SSK  Hasta Hanesinin yerinin boş arsa olduğunu; çocukların O, alanda top oynadıklarını, biliyorum. O, yıllarda lojmanlarda oturduğumuz için; bize yakın konumda olduğundan; hafızamda yer almış.

 

   Sivas Kalesi, O gün ki hali ile; heybetli ve gizemli idi…

 

                Yürüdüğüm tarafın hemen arkasında, bir yazlık sinema mevcuttu. Yeni Sivas Lisesi inşaat halinde idi.  Yolu biraz geçince; Hemen yolun kenarında; Omay sineması yapılmıştı. Biraz ilerlediğimiz zaman; O zamanki adı ile; Sivas Lisesi karşımıza çıkıyordu. Bu Lise, Kongre binasında; eğitim, öğretime devam ediyordu. Lisenin etrafı duvarlarla çevrilmişti. Duvarların hem ön tarafında, hem duvarların içerisinde; sıra, sıra ağaçlar mevcuttu.

 

                Daha sonraları Lise binasının karşı köşesinde; Akman Pasta Hanesi diye, bir işletme vardı. Akşamları, şehirler arası otobüsler buradan kalkıyordu.

 

                Gurbete selam, yolculuğa devam...

 

                Şu andaki görkemli binaların yerine; daha sade, iki katlı, kimi zaman tek katlı ev ve dükkanların önünden geçerek; Valilik binasına ulaşıyorduk.

 

                Yolun karşı tarafında; yürürken, karşımıza Tan sineması ve çifte minare çıkıyordu. Hemen bitişiğinde cıbıllar parkı...

 

                Parkın içerisinde tarihi bir bina vardı. Selçuk Ortaokulu orada eğitim ve öğretimine, devam ediyordu. Hemen onun önünde meşhur CHP binası mevcuttu. Meydanın bu tarafı ilk zamanlar; otobüs durağı olarak, kullanılıyordu.

 

                Buradan yeni Belediye binasını karşınıza alarak, askeri inzibat karakolunun önünden geçerek; Atatürk caddesine inerdiniz.

 

                Ben daha çok, Valilik binasının hemen yanından, Kepenek caddesine girer ve okuluma öyle ulaşmaya çalışırdım. Valilik binasının yanında; Çevik Kuvvetin kullandığı, bir bina mevcuttu. Valilik binasının arkası, kimi zamanlar; seçim zamanlarında; partilerin,  miting alanı olarak, kullanılıyordu. Valilik binasının Numune Hasta Hanesine doğru olan kısmında; yolun üzerinde; sağ tarafta bir değirmen, mevcuttu.

 

                Valilik binasından, kepenek caddesine doğru inerken; sıralı faytonları görebilirdiniz. Yolun karşısında Erişenlerin olduğu söylenen, bir büyük ev vardı. Kepenek caddesi aynı zamanda; fotoğrafçılar caddesi olarak, bilinirdi. Fotoğrafçıları geçtikten sonra; Rahmetli Selçuk sporun başkanlığın yapmış,  Kenan ağabeyin kahvehanesinden sağa döndüğünüz zaman; Yine Sivas’ta şehrin ortasından geçen; bir ırmak sizi karşılardı. Bu ırmağın çevresi, görkemli binalarla donatılmıştı. Oradan okulumuza ulaşmak için;   tahta köprüden geçer, okula ulaşırdık...

 

                Eğer yolu uzatmak isterseniz; Yalçın sinemasının önünden geçerek, Kepenek suyunun aktığı çeşmeden bir su içersiniz. Devamında, sağlı sollu geniş avlulu ve genellikle;  iki katlı evlerin önünden geçip; ırmağa ulaşırsınız. Irmağa ulaştığınız zaman; sizi yine orada bir köprü karşılar. Köprüyü geçtikten sonra; sağ tarafa dönersiniz ve okulumuz karşıdadır...

 

                Irmağın kenarındaki geniş avlulu, iki katlı evleri unutmak, ne mümkün? Irmak yukarılardan, şehri ikiye bölerek; Kızıl Irmağa ulaşmaktadır. Yukarıya doğru da; sağlı, sollu muhteşem yapıları görmek, mümkündür...

 

                Ayrıca, köprüyü geçtikten sonra, faytonların sol taraftan atları ile; ırmağın içerisine, girerek, kendilerince yıkama, yaptıkları, gözümün önüne gelmektedir...

 

                Aşağı, yukarı bu yolculuğu ben, yaklaşık beş sene yaptım. Bu muhteşem manzaraları, görerek, okulumuza gidiyorduk...

 

                Otobüs nerede? Servis nerede? Allah tabanımıza kuvvet versin...

                Başka bir seçenek yolumuz ise; Evimizin önündeki ana caddeden, stadyumu geçerek; İstasyon caddesine inmekti. İstasyon caddesinden yürüyerek; okula gitmekti. Bugünkü neslin gezmek ve hava almak için, kullandığı bu yolu; her gün biz yürüyerek, geçmek zorunda kalıyorduk. Ancak, bu yol daha uzun sürdüğü için; pek tercih edilmezdi. Genellikle; akşamları okuldan gelirken; dönüş yolu olarak, kullanılırdı.

                Lise ikiden itibaren lojmanlarda, oturduğumuz için, bu yolu da, çok kullanma imkanını bulmuştum.

 

                Öyle anlar vardır ki; hayali cihan değer... Ben sadece bir bölümünü sizlere aktardım...   Zaman, zaman böyle paylaşımlarla; hem mazimizi  hatırlayacağız, hem şehrimizin eski halinden bilgiler vereceğiz... Bu bilgiler, bire bir yaşanarak elde edilmiş, bilgileridir...

                Bugün anlattığımız, bu çevreyi; hasretle arıyoruz. O, günleri; bugünkü yeni gençlere anlatmaya, çalışıyoruz. O, anların değerini bilmek için; yaşamak gerektiğine, inanıyorum.

                Bu çatı altında birlikte geçirdiğimiz süre içerisinde, beraberliğimizin devam ettiği tüm dostlara; Her nerde iseniz, Selam olsun... Selam olsun... Selam olsun... Tüm rahmetli olmuş kardeşlerimize; Allahtan rahmet dilerim. Mekanları CENNET olsun...

 

                An gelir,  gözler nemlenir... An gelir, boğazlar düğümlenir... Kelimeler, yetersiz kalır… Gözler, dalgın, dalgın, bir hayale dalır...

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.