Ab Komisyonunun 2018 Türkiye Ülke Raporu
İSTANBUL (AA) - İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) Başkanı Ayhan Zeytinoğlu, AB Komisyonunun 2018 Türkiye Ülke Raporu'na ilişkin, "Bu raporlar Türkiye'nin müzakereleri tamamlayarak üye olmasını sağlayamadı. Demek ki bu raporlar, aday ülke Türkiye'yi eleştirmenin ötesinde, 'Neden bu süreç yürümüyor, AB Türkiye'yi kazanmak ve bu sürecin başarıya ulaşmasına katkıda bulunmak için ne yapabilir?' gibi sorulara da cevap vermeli." açıklamasında bulundu.
Zeytinoğlu, AB Komisyonunun 2018 Türkiye Ülke Raporu'na ilişkin yazılı bir açıklama yaptı.
Raporun, özellikle siyasi kriterler açısından önemli tespit ve eleştiriler içerdiğini belirten Zeytinoğlu, AB'nin genişleme sürecini yönetmek ve aday ülkelerle ilişkileri düzenlemekten sorumlu olan AB Komisyonunun, Türkiye için genişleme sürecini canlı tutma görevine işaret etti.
Zeytinoğlu, açıklanan raporun, bundan önceki 19 rapor gibi Türkiye'yi AB üyelik kriterleri açısından bir değerlendirmeye tabi tuttuğunu aktararak, "Bu raporlar Türkiye'nin müzakereleri tamamlayarak üye olmasını sağlayamadı. Demek ki bu raporlar, aday ülke Türkiye'yi eleştirmenin ötesinde, 'Neden bu süreç yürümüyor, AB Türkiye'yi kazanmak ve bu sürecin başarıya ulaşmasına katkıda bulunmak için ne yapabilir?' gibi sorulara da cevap vermeli." ifadelerini kullandı.
Komisyonun, siyasi karar alıcı olmasa da AB'nin genişleme sürecini yürütmek ve aday ülkelerin katılım öncesi süreçte ilerlemesine katkıda bulunmak gibi görevleri de ifa ettiğini anlatan Zeytinoğlu, şu değerlendirmeleri yaptı:
"Varna Zirvesi'nde AB Komisyonu Başkanı Jean-Claude Juncker müzakerelerin garantörü olduğunu söylemişti. Raporda da Türkiye'nin AB'ye aday ülke olduğunun teyit edilmesi ve müzakerelerin tam üyeliği hedeflediğine vurgu yapılması önemli. Bu sözün gereğini yerine getirmek için, müzakereleri yeniden başlatmak ve süreci canlandırmak için Komisyonun ön alması beklenir. Üyelik müzakerelerinde önemli sorunlar var. Türkiye'nin Kopenhag kriterleri açısından yeniden ilerleme kaydetmesi gereken önemli alanlar var. Hukukun üstünlüğü, yargının bağımsızlığı ve özgürlükler bu alanların başında geliyor.
Bu konularda sadece AB kriterlerini karşılamak için değil ama Türk halkının refahı ve kalkınması için yeniden reformların hızlandırılması gerek. Türkiye ve AB ilişkilerinin ilerlemesini engelleyen temel bir sorun var; bazı üye devletlerin süreci baltalamak için çaba göstermeleri ve Türkiye kriterleri yerine getirse dahi üyeliğe kabul edileceği yönünde ciddi bir şüphenin olması. Bu durum Türkiye’de de AB katılım sürecine olan inancı son derece zayıflatıyor ve AB üyelik sürecini devam ettirmek için çaba gösterilmesini engelliyor."
- "AB müktesebatına uyum çalışmalarına ağırlık vermeliyiz"
İKV Başkanı Zeytinoğlu, Türkiye dışında AB adayı olan Batı Balkan ülkeleri için 2025'in AB'ye katılım için olası bir tarih olarak telaffuz edildiğini anımsattı.
Sırbistan ve Karadağ gibi Batı Balkan ülkelerinin Türkiye'den çok sonra müzakere sürecine başladığına işaret eden Zeytinoğlu, "Halbuki bu ülkelerin yönetişim, hukukun üstünlüğü ve yolsuzluklar açısından önemli sorunları olduğunu da biliyoruz. Buna rağmen, Batı Balkan ülkelerinin AB üyeliği perspektifini canlandırmak için böyle bir net tarih telaffuz ediliyor. Türkiye için de AB üyeliğinin gerçek ve erişilebilir bir hedef olduğunun vurgulanması ve bu sürecin siyasi gerekçelerle bloke edilmeyeceği güvencesinin verilmesi gerek." ifadelerini kullandı.
Zeytinoğlu, raporda Türkiye'nin AB kriterleri açısından gerilediği alanların da olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"2014'ten başlayarak, gerileme ifadesi raporlara girdi. İlk olarak kamu alımları alanında gerileme olduğu ifade edilmişti. Daha sonra 2015 raporunda gerileme olan alanlara ifade, medya ve internet özgürlüğü ile toplanma özgürlüğü eklendi. 2016'da bu alanların sayısı arttı ve listeye kamu hizmetleri ve insan kaynakları yönetimi, yargının durum ve bağımsızlığı, iş ortamı, örgütlenme özgürlüğü, işkence ve kötü muamelenin önlenmesi de girdi.
Son raporda ise şu alanlarda gerileme olduğu tespiti var; sivil toplum, kamu hizmeti ve insan kaynakları yönetimi, yargı ve temel haklar, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü, mülkiyet hakları, ekonomi ve iş ortamı, bilgi toplumu, sosyal politika ve istihdam, dış ilişkiler. Görülüyor ki siyasi kriterlere ek olarak, müktesebat fasıllarıyla ilgili de gerileme olan alanlar artış göstermiş. AB pazarının dış ticaretimiz ve yabancı yatırımlarda tuttuğu önemli yeri göz önünde bulundurduğumuzda, AB müktesebatına uyum konusunda geriye düşme trendini bir an önce durdurmalı ve uyum çalışmalarına ağırlık vermeliyiz."
- "AB'nin samimiyet göstermesini ve Türkiye'de reformlara destek olmasını bekliyoruz"
Ayhan Zeytinoğlu, raporda daha önceki raporlardan farklı olarak, FETÖ için "hükümet tarafından terör örgütü olduğu belirlenen Gülen hareketi” ifadesinin kullanıldığı bilgisini vererek, "Yani AB tarafından terör örgütü olarak tanınmasa da Türkiye hükümeti tarafından terör örgütü olarak tespit edildiğine dair bir ifade yer almış. Bu durum AB'nin, Türkiye'nin hassasiyet ve endişelerine daha yakın bir yaklaşım benimsediğini göstermesi açısından olumlu." değerlendirmesinde bulundu.
Raporda Avrupa Komisyonu'nun, Türkiye'nin 3,5 milyon Suriyeliye ev sahipliği yaparak AB için çok önemli bir fayda sağladığının belirtildiğini aktaran Zeytinoğlu, ayrıca sınır kontrolü, vize, dış göç ve iltica politikalarını kapsamına alan adalet, özgürlük ve güvenlik faslında Türkiye'nin orta derecede hazırlıklı olduğu, göç ve iltica politikasında geçen sene zarfında iyi ilerleme sağladığı görüşüne yer verildiğini bildirdi.
Zeytinoğlu, AB'ye yönelik düzensiz göçün kontrol altına alınmasında Türkiye'nin oynadığı rolün stratejik öneme haiz olduğunu vurgulayarak, şu görüşleri dile getirdi:
"AB'nin de göç konusunun diğer ucunda yer alan vize serbestliğinde biran önce adım atarak, Türk vatandaşları için vizesiz Avrupa hedefini gerçekleştirmesini bekliyoruz. Raporda özellikle hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı alanındaki eleştirileri ciddiye alarak bu konularda iyileştirme için gerekli adımları atmalıyız. Raporda yargı ve temel haklar alanında, 2016'da yapılan tavsiyelerin yerine getirilmediği tespiti var. Bu raporda da büyük ölçüde aynı tavsiyelerin yinelendiği görülüyor.
Yine en fazla geriye gidişin olduğunun ifade edildiği alan yargının durumu ve temel haklarla ilgili. Türkiye'nin AB katılım müzakerelerinde yargı ve temel haklar ile adalet, özgürlük ve güvenlik alanlarını ilgilendiren 23 ve 24'üncü fasılların açılması, defaatle dile getirdiğimiz bir talep. Türkiye sivil toplumu ve iş dünyası olarak, bu fasılları açmak suretiyle AB'nin samimiyetini göstermesini ve Türkiye'de reformlara destek olmasını bekliyoruz. Türkiye'de ise raporda da tavsiye edildiği gibi OHAL'in kaldırılmasına yönelik adım atılması süreci hızlandıracaktır."
- "Türkiye, Suriye'de elini taşın altına koyarak Avrupa güvenliğine katkıda bulunuyor"
İKV Başkanı Zeytinoğlu, iş ortamının raporda üzerinde önemle durulan konulardan biri olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Son raporda, özellikle yapısal reformların yavaşlaması, makroekonomik dengesizlikler, yargının etkinliği ve bağımsızlığı alanındaki kuşkuların iş ortamını da olumsuz etkilediği belirtiliyor. Mart ayında açıklanan yeni teşviklerin iş ortamını iyileştirmeye yönelik önemli bir adım olduğunu düşünüyoruz. Bunun yanında, OHAL’in yakın vadede kaldırılmasına yönelik adım atılması da özellikle doğrudan yabancı yatırımların artması açısından son derecede olumlu etki yapacaktır. Raporda Komisyon, Türkiye ile Gümrük Birliği'nin güncellenmesine ilişkin müzakerelerin başlatılmasına yönelik olumlu görüşünü yineliyor. Bazı üye devletler tarafından müzakerelerin engellediğini biliyoruz. Bu açıdan Komisyonun siyasi baskıya boyun eğmeyerek, bu alanda 2016'daki pozisyonunu devam ettirmesi olumlu.
Suriye'de giderek çıkmaza giren ve şiddetini kesmeyen bir savaş devam ediyor. Son olarak ABD, Fransa ve İngiltere'nin müdahalesi konuyu yeni bir boyuta taşıdı. Suriye Savaşı'nın sona erdirilmesi ve bölgede güvenliğin sağlanmasında Türkiye'nin son derecede önemli bir rolü var. Türkiye, Suriye'de elini taşın altına koyarak Avrupa güvenliğine katkıda bulunuyor. Suriye'de hem Rusya ve İran ile hem de ABD ve AB ile konuşabilen ve iş birliği yapabilen tek ülke konumunda. Bu rolün AB tarafından daha iyi değerlendirilmesi ve Türkiye'nin Avrupa'nın geleceğindeki rolünün tam üyelik perspektifinde şekillendirilmesi gerekiyor."