Ömer Halisdemir'in Şehit Edilmesi Davasında Ara Karar
ANKARA (AA) - Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığını (ÖKK) ele geçirmek isteyen cuntacı general Semih Terzi'yi vurarak darbe girişiminin seyrini değiştiren Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edilmesine ilişkin 18 sanığın yargılandığı davada ara karar açıklayan mahkeme, sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmetti.
Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya tutuklu sanıklar ve avukatlarının yanı sıra şehit Halisdemir'in eşi Hatice Halisdemir, Halisdemir'in kardeşleri, olayda yaralanan Başçavuş İsmail Oğuz ile karargahta öldürülen Astsubay Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM ve Milli Savunma Bakanlığının da arasında bulunduğu müştekilerin avukatları katıldı.
Duruşmaya verilen öğle arasının ardından önce, darbe girişimi sırasında ÖKK'nin ele geçirilmesi eylemlerine ilişkin 68 sanık hakkında aynı mahkemede görülen davanın sanıklarından Mehmet Ali Çelik'in "tanık" sıfatıyla ifadesi alındı.
Çelik, 15 Temmuz'da ÖKK Harekat Merkezinde vardiya amiri olduğunu, saat 19.00-20.00 civarında TSK Komuta Harekat Merkezinden Türkiye genelinde uçuşların iptaline dair telefon emri geldiğini anlattı. ÖKK'nin kurye uçağının kalkışı için saatin 20.00 olarak planlandığını, bu sebeple gelen emrin bu uçuşun da iptali anlamına geldiğini söyleyen Çelik, şunları kaydetti:
"Özel Hava Alay Komutanlığını, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Paşa'yı ve Özel Kuvvet Komutanlığı Harekat Merkezini arayarak, bilgi verdim. Yarım saat sonra tekrar aranarak, sadece kurye uçağı faaliyetlerinin serbest, helikopter ve jet uçağı faaliyetlerinin yasak olduğu bildirildi. Ben bu bilgiyi de aynı şekilde Zekai Paşa'ya ve ilgili personele bildirdim. Mesaj üzerine, yanlış hatırlamıyorsam saat 21.20 civarında uçuş için gerekli hazırlıklara başlandı. Faaliyetlere normal günlük nöbet silsilesi içinde devam ederken saat 21.39'da Genelkurmaydan hazırlık ve birlik ikaz mesajı geldi. Özetle, ülkede olağanüstü gelişmeler yaşandığı, terörle mücadele kapsamında emniyetin artırılacağı, Özel Kuvvetler birliklerinin intikali için hazırlıklara başlanması talimatıydı. Zekai Paşa'yı aradım, bilgi verdim. İlgili yerlere iletmemi, mesaj olarak da alt birliklere iletmemi istedi. Gerekli hazırlığı yaparak, yanlış hatırlamıyorsam saat 22.00 dolayında bu mesajı birliklere çektik. Telefonla da ilgili yerlere bilgi verdim."
- "Emirde birtakım görev değişiklikleri vardı"
Bu mesajı ilettiği yerlerin Diyarbakır, Kilis, Silopi ve İskenderun'daki birlikler olduğunu anlatan Çelik, Aksakallı'dan 21.55 civarında tekrar telefon aldığını kaydetti. Aksakallı'nın bu sırada dışarıda olduğunu, zira ekrandan cep telefonundan arandığını gördüğünü ifade eden Çelik, Aksakallı'nın, birlikte emniyet tedbirlerinin artırılması ve giriş çıkışın kapatılması yönünde emir verdiğini, bu emri nöbetçi amir olan Ümit Koçak'a da ilettiğini aktardı.
Aksakallı'nın, birliğe kimsenin alınmayacağı yönünde emir verdiğini bildiren Çelik, saat 22.10-22.15 sıralarında da TSK Komuta Harekat Merkezi'nden atamayla ilgili emir geldiğini söyledi ve şöyle devam etti:
"Emirde birtakım görev değişiklikleri vardı. Zekai Aksakallı'nın Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrine görevlendirildiği, Semih Terzi'nin de ÖKK'ya vekalet edeceği ibaresi vardı. Bundan sonra Zekai Paşa'ya ulaşmaya çalıştım fakat telefonu sürekli meşguldü. Telefonuna ulaşıp ilettiğimde şu an durumun çok karışık olduğunu söyledi ve general lojmanları bölgesine kobra aracı ve ani reaksiyon timi gönderilmesi emri verdi. Bunun sorumluluğu Ümit Koçak'ındı. Hazırlıklara Koçak emrinde başlandı ve saat 22.45-22.50 civarında araçlar nizamiyeyi terk etti. Faaliyetler devam ederken saat 22.25'te Sıkıyönetim Direktifi geldi. 2 veya 3 sayfa ana metin ve 50-60 sayfa eklerden oluşuyordu. Biz, normal faaliyetlerimize devam ettik. Nizamiyeye giriş-çıkış kapalıydı, nizamiye bölgesi takviye edilmişti. Saat 23.20 dolaylarında bu sefer Zekai Paşa konutundan Harekat Merkezi'ni aradı. Gelen emirleri okumamızı istedi. Önce atamayla ilgili emri okudum. Semih Terzi'nin ÖKK'na vekalet edeceğini, kendisinin Kara Kuvvetleri Komutanlığı emrine verildiğini. Bu defa bana bağırmaya çağırmaya başladı. Ümit Bak albayı istedi. Onunla görüştükten sonra telefonu kapattılar. Saat 00.15'e kadar Zekai Paşa ile 3-4 telefon görüşmesi daha yaptım. Benden sıkıyönetim direktifinin ön sayfasını okumamı istedi. Emri kimin imzaladığını sordu. Ben daha cevap vermeden 'Partigöç mü imzalamış?' dedi. Sonra emir komutanın kendisinde olduğunu söyledi."
Çelik, bir tarafta yazılı emir, diğer tarafta Aksakallı'nın sözü olduğunu, bunun kendisinde tereddüt oluşturduğunu ifade ederek, bunun üzerine saat 00.30 civarında Silahlı Kuvvetler Komuta Harekat Merkezini aradığını aktardı.
Harekat Merkezi'nde telefonu açan albaya, "Komutanım, emirler üzerinde tereddüt var. Durum nedir?" diye sorduğunu öne süren Çelik, konuştuğu kişinin, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar'ın görevinin başında olduğunu, emirlerde tereddüt olmayacağını söylediğini, bu görüşmenin sesini dışarıda verdiğini ve beraberindeki arkadaşlarının da duyduğunu savundu.
O sıralarda sanıklardan eski albay Ümit Bak'ın Semih Terzi ile görüştüğünü bildiren Mehmet Ali Çelik, Terzi'nin, kendisi ÖKK'ya gelene kadar birliğe kimsenin alınmaması yönündeki emrini Bak'a ilettiğini söyledi.
"Bak, bu emrin olduğunu söyledi. '(Terzi) Gelene kadar bekleyelim, gelince harekat tarzımıza bakarız' dedi" ifadesini kullanan Çelik, saat 02.20'ye kadar durumun devam ettiğini, ardından Semih Terzi ve sanıkların oluşturduğu timin uçakla Etimesgut'a indiğini, oradan da iki helikopterle Terzi ve beraberindekilerin ÖKK'ya geldiğini anlattı.
Bu sırada Harekat Merkezinde bulunduğunu bildiren Çelik, helikopterlerin inmesinden sonra 8-10 el silah sesi geldiğini ve hemen dışarı çıktığını kaydetti.
Çelik, "Semih Terzi yerde yatıyordu. Kendisini icra subayının odasına taşıdık. Bir kişi tarafından Semih Terzi'nin öldürüldüğünü söylediler. Dışarı çıkıp, gidip baktığımızda Ömer Halisdemir'in ağır yaralı yerde yattığını gördüm. Semih Terzi helikopterle tahliye edildi. Ben de onu helikoptere taşıyan gruptaydım. Ambulans geldi gitti, diğer arkadaşın durumuna bakıldı. Saatin yaklaşık saat 02.45-02.50 olduğunu hatırlıyorum. Binanın içine girerek, kendi odama geçtim" diye konuştu.
- "Yanlış taraftasınız"
Ardından sanıklardan Mihrali Atmaca ve beraberindeki bir asker tarafından derdest edildiğini, ellerinin bağlandığını, yanına sonra Ümit Bak'ın getirildiğini ve sabaha kadar beklediklerini anlatan Çelik, sabahleyin polislere teslim edildiklerini anlattı.
Çelik, Halisdemir'i gördüğünde ağır yaralı olduğunu, içeri girmesinin ardından iki el daha ateş sesi duyduğunu ancak Halisdemir'in şehit edilmesine tanık olmadığını ifade etti.
TBMM'nin avukatı Sinan Kılıçkaya, "Kontrol Ümit Bak ve sizde. Nöbetçi amir de sizin talimatınızla hareket ediyor. İkinci helikopter de geliyor, hatta üç sivil araç geliyor, onlar da içeri alınıyor. 'Emri uyguladık' diyorsunuz, ama işinize gelenleri uyguluyorsunuz" ifadelerini kullandı.
Çelik ise "Harekat Merkezi vardiya amiri olarak 'Şunu içeri al, bunu alma' diye nizamiye üzerinde etkim yok" iddiasında bulundu.
Milli Savunma Bakanlığının avukatı Yener Civelek'in, "Şehidimiz yaralıyken, etkili eylemde bulunabilecek kapasitesi var mıydı?" sorusuna, "Yoktu" karşılığını verdi.
Sanıklardan Mihrali Atmaca söz alarak, derdest ettikleri sırada Çelik'in kendisine, "Yanlış taraftasınız" dediğini söyledi.
Çelik ise "Yanlış taraftasın ifadesini kesinlikle kullanmadığını" öne sürdü.
Bunun üzerine Atmaca, "(Bunun hesabını vereceksiniz) demediniz mi? O sırada ben size sert çıkıştım, siz metanetle mi karşıladınız?" ifadelerini kullanırken, Çelik, "yanlış yapıyorsun, emirlere itaat etmiyorsun" demiş olabileceğini ifade etti.
Duruşmada sanıklar tahliye talebinde bulunduğu sırada bir izleyici ayağa kalkarak, "Bir sürü şehit, gazi var. Bu kadar milletin kanını kim aldı? Hepiniz suçsuz musunuz?" diye tepki gösterdi. Bu kişi duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle dışarı çıkartıldı.
- "Darbenin önlenmesinde katkımız var"
Mahkeme heyeti, tanığın ardından sanıklar ve avukatlarının tahliyeye ilişkin taleplerini dinledi.
Sanıklardan Mihrali Atmaca, yıl yıla yakındır tutuklu bulunduğunu ve kendisine isnat edilen suçlamaların tamamının aydınlandığını savunarak, "Nedim Şahin'in vurulması, ambulansın geri gönderilmesi ve Ömer Halisdemir'in şehit edilmesi konusunda karanlıkta kalan bir nokta yok. Adli tıpta merminin geliş açısı ve vücut içinde ilerlediği yola ilişkin kapsamlı bir rapor hazırlanmış. Şehidin benim tarafımdan vurulmadığının açık şekilde görüldüğü kanaatindeyim. Bizimle ilgili diğer davalarda da görüldüğü gibi darbenin önlenmesinde önemli katkımız var. Darbecileri temizleyen benim emir komutamdaki timdir. Akıncı davasında delil olarak gösterilen bir kağıt var. Sayın Başbakan ve MİT müsteşarına suikast yapacak personelin listesi var. Bunların hepsi özel harekatçı. Semih Terzi'nin öldürülmesi bunun önüne geçti. Darbenin komutasının yapılacağı özel harekatı canım pahasına aldım ve geri adım atmadım. Mahkeme heyetinden tahliyemi talep ediyorum. Aydınlanmamış bir konu kalmadı. 25 aylık kızım var, sadece iki ay görebildim. Suçsuzum." dedi.
Diğer sanıklar da tahliye ve beraat talebinde bulundu.
ÖKK'da öldürülen Nedim Şahin'in eşi Ayşe Şahin vekili avukat Umut Boran Karakoç ise bir yıldır müvekkilinin eşinin kimin tarafından öldürüldüğünü anlamaya çalıştıklarını belirterek, "Odada 4 kişi var, silahla belli. Müvekkilimin eşinin vücudundaki mermilerin balistik incelemesini talep ediyorum. Böylece mermilerin hangi silahtan çıktığı anlaşılacak." diye konuştu.
Beyanların ardından mütalaasını açıklayan duruşma savcısı, sanıkların tutukluluk halinin devamını istedi. Mahkeme heyeti de sanıkların tutukluluk halinin devamına hükmederek, davayı 19 Şubat'a bıraktı.