pendik escort bayan
ak

Sivas'lı Ünlüler

09.10.2016 - 18:38, Güncelleme: 09.10.2016 - 18:38
 

Sivas'lı Ünlüler

Bu sayfada Sivas'lı Ünlülere yer veriyoruz.

  Siyasetçiler           Doç. Dr. Abdüllatif Şener]; 55. Cumhuriyet Hükümeti'nde Maliye Bakanı,     59.Cumhuriyet Hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı     (Bir dönem Hacettepe Üniversitesi, İktisat bölümünde de bulunmuştu.)    Nurettin Sözen; İstanbul Büyükşehir Belediyesi     Eski Başkanı,CHP Sivas Milletvekili              Musa Demirci ; 54. Hükümet Tarım ve Köy          işleri Bakanı, 19. 20. ve 21. dönem                                    Sivas Milletvekili    Temel Karamollaoğlu ; Eski Milletvekili         İlhan Kesici; eski milletvekili         Muhsin Yazıcıoğlu; BBP Genel Başkanı, eski milletvekili,    Doç. Dr.Ufuk Uras ; ÖDP Genel Başkanı,    İstanbul Üniversitesi Siyasal Bil. Fak.              Öğretim Üyesi         Azimet Köylüoğlu ; Eski İnsan Hakları Bakanı    Ziya Halis ; Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı              Yazar ve şairler          Yavuz Bülent Bakiler; Şair ve Yazar         Beşir Ayvazoğlu; Yazar ve Şair    Mustafa Balel; Hikâyeci ve Romancı    Yard. Doç. Dr. Ahmet Turan Alkan; Gazeteci,     Yazar, Tarihçi (Cumhuriyet Üniv.)    Erdal Öz, hikâyeci, yayımcı    Hasan Hüseyin Korkmazgil; Şair    Doğan Kaya, Halk Kültürü Araştırmacısı, Akademisyen    Şahin Uçar; Tarihçi    Ali Akar, Türk Dili doçenti, akademisyen    Muzaffer Sarısözen; Halk Müziği derlemecisi, müzisyen         Ahmet Özdemir; Gazeteci, Yazar, Araştırmaci, Şair         Çağdaş Özer;Gazeteci              Sinema Sanatçıları          Cem Yılmaz; Komedyen         Yadigar Ejder (Ayı Yadigar) ; Kemal Sunal         filmlerinin karakter oyuncusu                        Ses Sanatçıları         Aşık Eren; Erencan KARABAYIR ünlü Saz Üstadı         Muhlis Akarsu; Sanatçı         Hasret Gültekin; Sanatçı    Sabahat Akkiraz; Sanatçı    Mazlum Çimen; Sanatçı    Emel Sayın; Şarkıcı    Orhan Ölmez; Şarkıcı    Kader; Şarkıcı    Ömer Şan; Şarkıcı    Kubilay Dökmetaş    Selahattin Erorhan    Töre Anadolu; Şarkıcı    Hadise; Şarkıcı    İsmail YK; Şarkıcı    Çılgın Sedat; Şarkıcı    Mustafa Özarslan; Sanatçı, Grup Çığ    Zaralı Halil (Halil Söyler), Halk müziği derlemecisi ve ses sanatçısı    Mustafa Küçük Halk ozanı    Eyüphan Şarkıcı    Onur Şan Şarkıcı    Mehmet Akarsu Şarkıcı    Ali Kızıltuğ Halk Ozanı    Abdullah Papur Halk Ozanı                  Hasan Erdoğan Halk Ozanı         Gönül Erdoğan Halk Ozanı    Selda Bağcan Halk Ozanı    Pir Sultan Abdal, Halk Ozanı         Aşık Veysel, Halk Ozanı         Ali İzzet Özkan,     Halk Ozanı    Muhlis Akarsu Halk Ozanı    Ali izzet savaş Halk Ozanı    Devrani Halk Ozanı              Sporcular         Orhan Arslan; milli sporcu (Atletizm)         Hamza Yerlikaya; millî güreşçi -milletvekili         Ümit Özat; millî futbolcu (Fenerbahçe)    İbrahim Toraman; millî futbolcu (Beşiktaş)    Hasan Kabze; futbolcu    Zafer Özgültekin ; millî kaleci (Ankaragücü)    Hüseyin Yıldırım; milli boksör    Nizamettin Çalışkan; millî futbolcu (V.MAnisa)    Rıza Çalımbay; millî futbolcu (Beşiktaş)    Papen Mustafa; millî futbolcu (Galatasaray)    Engin Özdemir; milli futbolcu (Gençlerbirliği, İstanbulspor)    Hüseyin Alp; milli basketbolcu    Seyfi Tatar; milli boksör    Ahmet Ayık; dünya ve olimpiyat şampiyonu milli güreşçi    Aydın Polatçı; olimpiyat 3.sü milli güreşçi    Kadir Aktaş; futbolcu, (Zaferspor United)    Sefa Tüvar; milli futbolcu (Yıldızlar Kategorisi)    Adem Dursun futbolcu                        PİR SULTAN ABDAL      Yalnız Sivas’ın değil Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük halk ozanı, eylem adamı, toplum savaşçısıdır     Pir Sultan Abdal. Yıldızeli ilçesinin Banaz köyündendir. Asıl adı Haydar’dır,    Koca Haydar da derler ona. Aslı Yemen’den gelmedir.   Pir Sultan Abdalım destim damanda  İsmim Koca Haydar, aslım Yemen’de  Garip başa bir hal gelse zamanda  Orda her kişinin dostu bulunmaz.   Pir Sultan XVI. yüzyılda yaşamıştır. Ã?ağın toplumsal olaylarında önder     rolünü oynadığından Hıdır Paşa tarafından Sivas’ta asılarak öldürülmüş ama adı destanlaşmıştır.     Soluklu, dağ gibi bir söyleyişi vardır..   Göveriben ben de bostan olursam  Ellerin diline destan olursam  Kara toprak senden üstün olursam  Ben de bu yayladan Şaha giderim    Sivas Pir Sultan gibi bir ozan yetiştirdiği için ne kadar övünse azdır.                   Muzaffer Sarısözen         Muzaffer Sarısözen (d. 1899, Sivas - ö. 1963, Ankara), Türk folklorcusu.    Sivas’ta doğdu. İlkokulu Sivas’ta bitirdikten sonra, lise öğrenimine Sivas’ta başladı.     Ancak öğrenimini tamamlamadan Sivas Valiliği tarafından müzik öğrenimi görmesi    için İstanbul Belediye Konservatuarına gönderildi. Burada 4 yıl öğrenim gören     Sarısözen, bir süre, konservatuar müdürü Yusuf Ziya Demircioğlu’yla birlikte     folklorla ilgili çalışmalar yaptı. Daha sonra Sivas’a gelerek, önce öğretmen     okulunda, sonra da lisede müzik öğretmenliği yaptı. Öğretmenliği sırasında,     bir yandan da halk müziği ve oyunlarıyla ilgili derleme çalışmalarını sürdürdü.    Halk oyunlarından halaylarla ilişkin ilk yazılar Sarısözen’in imzasıyla    1930’lu yıllarda bazı gazete ve dergilerde yayımlanmaya başladı.    Sivas’ta öğretmenliği sırasındaki çabalarından dolayı Milli Eğitim Bakanlığı    yetkililerince 1938 yılında Ankara Devlet Konservatuarı    (Ankara Musiki Muallim Mektebi) folklor arşivine atandı.    1937-1951 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından    Türkiye’nin birçok yöresinde derleme çalışmaları yapıldı. Bu derlemelerin çoğuna katılan     Sarısözen, derlenen bu türkü ve ezgilerin arşivde bir düzen içinde saptanması, korunması ve değerlendirilmesini sağladı.    Muzaffer Sarısözen’in Türkiye’deki folklora katkısı, türkü ve oyun havalarının    derleme ve notaya alınmasından başka, Türkiye düzeyinde yaygınlaştırılması, tanıtılması konusunda oldu.    Halk müziğiyle ilgili radyo yayınları Sarısözen’in 1938’de Ankara’ya gelmesiyle,     önceleri birer ikişer solo program olarak sürmüş, Milli Musiki Sanatkarları Kolu     adıyla Türk Halk Müziği ve Klasik Türk Müziği birlikte yürütülmüştür.     Halk müziği yayınlarının dikkatle dinlenmeye başlandığı 1938-1941 yılları arasında,     müzik yayınları şefi Mesut Cemil Sel, halk müziğinden sorumlu şef yardımcısı ise Sarısözen’di.     Sarısözen, o yıllarda Ankara Radyosuna gelip zaman zaman programlar yapan yöre sanatçılarını    biraraya getirip ilk halk müziği programlarını başlattı.    1940 yılından sonra zamanla artan halk müziği yayınları 1941 yılının sonlarına doğru Sarısözen yönetiminde     »Biz Türkü Öğreniyoruz« ve »Yurttan Sesler« adı altında Klasik Türk Müziği korosundan ayrılarak yayınlarını     sürdürmeye başlamıştır. Bu topluluk elemanlarının sayıları gün geçtikçe artmış, böylece     Türkiye Radyolarının ilk Yurttan Sesler Korosu, Muzaffer Sarısözen’in öncülüğünde resmen kurulmuş oldu.    Bu gelişmeyi çağdaş halk müziğindeki birinci kopuş ve yeniden yapılanma olarak adlandırmak yerinde olur.    1953 yılında İzmir Radyosu, 1954 yılında İstanbul ve daha sonraki yıllarda da Erzurum     Radyosu Yurttan Sesler Korosu kurulmuştur.    Muzaffer Sarısözen, bugün sesini ve sazını dinlediğimiz birçok sanatçının öğretmeni olup,     ilk Ankara’ya gelişinde Ankara Devlet Konservatuarı Folklor Arşivi’ndeki görevi sırasındayken    başlattığı tarih ve halk oyunları öğretmenliğini uzun yıllar sürdürerek, pekçok öğrencinin bu     alanda yetişmesini sağladı. Türkiye’nin birçok yöresinde Mahmut Ragıp Gazimihal, Ahmet     Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Nurullah Taşkıran ve Rıza     Yetişen’den oluşan derleme ekibiyle birlikte on binlerce türkü ve öykü derledi.     Bunların binden çoğunu Muzaffer Sarısözen notaya aldı, değerlendirdi.    Türkiye’de az sayıda yapılan halk müziğine ilişkin basılı yayınların başında,     1926’da İstanbul Belediye Konservatuarının yayımladığı 14 defter durumundaki     »Anadolu Halk Şarkıları« adlı kitapların dışında önemli bir yayın olarak, Sarısözen’in     1941 yılında yayımladığı »Seçme Köy Türküleri« adlı kitabı gelmektedir.    Sarısözen daha sonra, 1952 yılında »Yurttan Sesler«, 1962 yılında günümüzde     halk müziği ile ilgili önemli bir kaynak olan »Türk Halk Musikisi Usulleri« adlı kitabını yayımladı.    Sarısözen, ilk Türk Halk Müziği toplu çalışmalarına başladığı yıllarda bağlamaların     ses perdelerinin eşit olmasını sağlamaya çalışıp, koma seslere ayrı numara verdi.    1949-50 yıllarında İtalya ve İspanya’da yapılan halk oyunları şenliklerine Türkiye’den     ilk kez halk oyunları ekipleri Sarısözen’in başkanlığında gönderildi ve büyük başarı sağladı.     1952 yılında bir bankanın kurduğu halk oyunlarını yayma ve yaşatma kurumunda da önemli görevlerde bulundu.    Özellikle halk müziğine ilişkin görüşlerini çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlayıp,    genç kuşağı halk müziğinin derlenmesi, araştırılması ve tanıtılması konusunda özendirmeye çalıştı.    4 Ocak 1963'te Ankara'da vefat etti ve orada toprağa verildi.           Eserleri           ·                                 Seçme Köy Türküleri,(1941)    ·                                 Yurttan Sesler,(1952)    ·                                 Türk Halk Musikisi Usulleri,(1963)    Kaynak Wikipedia                                     Nuri Demirağ         Türkiye Cumhuriyeti demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerinden ve cumhuriyet devrinin ilk sayılı milyonerlerinden, kardeşi Abdurrahman Naci Demirağ ile birlikte servetlerini Türkiye'nin sanayi kalkınmasında büyük işlere yatırmış ve iş hayatının yanında geniş ölçüde hayırsever insan olarak tanınmış bir kişi.                1886 yılında Sivas'ın Divriği kasabasında doğdu. Bu kasabanın eşrafından Mühürdarzade Ömer Bey'in oğludur, annesinin adı Ayşe Hanımdır. Babasını henüz üç yaşında iken kaybetmiş, annesinin himaye ve teşvik kanadı altında otodidakt olarak yetişmiştir. Rüşdiye tahsilini memleketinde yapmış ve aynı rüşdiyeye muallim tayin edilmiş, Ziraat Bankasının açtığı bir müsabaka imtihanını kazanarak, bu bankanın önce Kangal, sonra Koçkiri şubelerinde çalışmıştır. Maliye Bakanlığının açtığı bir imtihanı da kazanarak, bankacılıktan maliye hizmetine geçmiş, İstanbul'a gelerek Maliye'nin her kademesinde seçkin bir memur olarak calışmış ve 1918-1919 arasında 32-33 yaşlarında iken Maliye Müfettişi olmuştur. Divriği ile alakasını kesmeyerek, İstanbul'da Beşiktaş'a yerleşmiştir.    Kendi kaydına göre 56 altın (252 kağıt lira) birikmiş parası ile sigara kagıtçılığına başlamış ve "Türk Zaferi" adını verdiği bir sigara kağıdı çıkarmıştır. O acı ve karanlık günlerde " Türk Zaferi Sigara Kağıdı" fevkalade rağbet görmüş, o zamanki soyadı ile Mühürdarzade Nuri Bey'e hayli para kazandırmış, 252 lirasi üç sene içinde 84 000 lira olmuştur. Daha sonra, Cumhuriyet hükümeti'nin Türkiye Demiryolları ve şoseleri ile başladığı büyük imar işini benimseyerek, devlete en uygun tekliflerle müteahhitlik hayatına atılmıştır.(1)    "İlk Türk Demiryolu Müteahhidi, ilk kazmayı vurduğu yerden itibaren azminin ve imanın bütün kuvvetiyle ilerlemeye ve bütün geçtiği yerleri, demir ağlarla örmeye başladı." Fakat Nuri Bey'in muvaffakiyeti, Samsun'dan Erzurum'a kadar geçtiği yerleri demir ağlarla örmekten ibaret kalmadı. O büyük iddiasının tahakkukuna calıştı. Samsun'dan başlayan ilk tahakkukuna müteaakip (Fevzipaşa-Diyarbakır) (Afyon-Antalya) (Sivas-Erzurum) (Irmak-Filyos) hatlarında 1012 kilometrelik demiryolu yaparken, diğer büyük inşaat işlerine de atıldı. Bursa'da Sümerbank'in Merinos, Karabük'te Demir ve Çelik, Izmit'te Selüloz, Sivas'ta Çimento fabrikalarıyla, Istanbul'da Hal binasını ve Eceabad - Hava soşesini de yapti. Şunu da ilave etmek lazımdır ki Nuri Bey, bütün bu büyük eserlerinin önünde ve muhitlerinde, hayrat ceşmeler yapmayı unutmamıştı, nitekim bu ceşmelerin adeti kırk sekizi aşmıştır" (2)    Nuri Demirağ, 1936 yılında havacılık sanayiinin ilk temellerini atmaya başladı. İlk iş olarak 10 yıllık devreyi kapsayan bir plan - program hazırlattı. Bu program gereği, Besiktaş Barbaros Hayrettin İskelesinin yanında Tayyare Etüd Atölyesini kurdu. Bu tayyare atölyesi kısa bir sürede dev bir fabrika haline geldi. Yeşilköy'de Elmas Paşa çiftliğini tayyare meydanı yapmak için satın aldı. 1000 X     1300 metre     boyutlarında düz bir tayyare alanı yaptırdı. Bunun bir örneği de o sıralar Avrupa'nın en modern havaalanı olan Amsterdam'da vardı. 1937-1938 yılı içinde Türk Hava Kurumu 10 okul uçaği ve 65 planör siparişinde bulundu. İstanbul fabrikalarında yapılan ilk yerli Türk uçağı, 1941 yılı ağustosunda Nuri Bey'in doğduğu yer olan Divriği'ye uçarak gidip gelmişti. Halkı da heyecanlandıran bu tür gösterilerin yararlı olduğunu düşünen Nuri Bey, Eylül ayında 12 uçaklık bir filoyu, Bursa, Kütahya, Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Elazığ ve Malatya rotasında uçurarak halka kendi tayyarelerimizle göklerimizi kendimizin koruyabileceğini göstermek ve onlara inanç vermek istemiştir. Nu.D.38 tipi yolcu ucağı, tamamen Türk mühendis ve işçilerinin ortaya çıkardıkları Türk tipi bir uçaktır. 6 kişilik yolcu ucağının çift pilot kumandası bulunmaktadır. Saatte 325 kilometre hız yapabilmekte ve 1000 KM uçabilmektedir. Türk Hava Kurumu, Nuri Demirağ'ın fabrikalarına sipariş vermiş olduğu bu uçakları almaktan vazgeçmiştir. (3)           "Nuri Demirağ, Cumhuriyet Tarihinde üçüncü kez çok partili hayata geçişte (1945) ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı ve genel başkanlığını üstlendi"(4) Partinin resmi muamelesi 26/8/1945'te ikmal edilmiş olmakla birlikte, Nuri Demirağ 'artik yeter' sloganı ile 6/7/1945'te ortaya atılmış ve bir siyasi parti kurma teşebbüsüne fiilen o tarihte geçilmiştir."Böylece Nuri Demirag sadece memleketin iktisadi kalkınmasında değil, siyasi hayatta tek partili rejimi yıkım işinde de öncü ve liderdir (5)" 1946 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi ile Demokrat Parti'nin çetin seçim mücadelesinde Nuri Demirağ'ın Partisi seçimde kazanamadı ve Milli Kalkınma Partisi günden güne eriyerek siyasi sahadan tamamen silindi ; fakat 1954 seçimlerinde Nuri Demirağ Demokrat Parti'den Sivas'ta müstakil aday gösterildi ve Nuri Demirağ bu suretle Sivas Mensubu olarak Büyük Millet Meclisine girdi. Meclisteki hayatı uzun sürmedi, 13 kasım 1957'de vefat etti (1) ve Istanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığında defnedildi. Mesude Demirağ'la evli bulunan Nuri Demirağ'in Galip ve Kayı Alp adli iki oğlu, Mefkure, Şukufe, Süveyda, Suheyla, Gülbahar ve Turan Melek adlarında kızları bulunmaktaydı.    Kaynaklar: (1) "İstanbul Ansiklopedisi", Reşat Ekrem Koçu, Sayfa 4736, (2) "Nuri Demirağ Kimdir?", Ziya Şakir, Sayfa 50, (3) "Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Bülteni", Yıl:1 sayı: 4 sayfa: 27, (4) "Büyük Larousse Sözluk ve Ansiklopedisi, sayfa 2994 (5) "Nuri Demirağ'ın Hayat ve Mücadeleleri, N.Necmettin Deliorman, sayfa 68         Nuri Demirağ ve Cumhuriyet Tarihi    Türkiye'de Havacılık Sanayii'nin Önderi    Seri Üretim olarak 1936'da ilk Türk uçağını yaptı.    Çok partili rejimdeki ilk muhalafet partisini kurdu.    Ankara'nin doğusuna ilk demiryolunu yaptı.    İlk yerli paraşütü yaptı.    1922'de ilk Türk sigara kagidini üretti.    Bursa'da Sümerbank'in Merinos fabrikasını kurdu.    İstanbul boğaz'ina özel köprü yaptırmayı projelendirdi.    İlk şehir ve köy planlarını hazırladı.    Karabük'te demir ve celik fabrikasını kurdu.    İzmit'te selüloz fabrikasını kurdu.    Sivas'ta çimento fabrikalarını kurdu.    İstanbul'daki büyük hal binasını yaptı.                                        Aşık Veysel Şatıroğlu         Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Babası “Karaca” lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel’in doğduğu sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresinde etkisini çok şiddetli gösteriyordu. Çiçek yüzünden Veysel’den önce, iki kız kardeşi yaşamlarını yitirmişti.         1901’de yedi yaşına girdiği sıralarda Sivas’ta çiçek salgını yeniden yaygınlaştı ve o da yakalandı bu hastalığa. Sağ gözünün görme şansı vardı ve ışığı seçebiliyordu bu gözüyle o sıralar. Ne var ki, yakasını bırakmayan olumsuzluklar Veysel’in diğer gözünün de kör olmasına sebep oldu.         Emlek yöresi olarak adlandırılan Sivas’ın âşığı ve ozanı bol diyarında, Veysel’in babası da şiire meraklı ve tekkeyle içli-dışlı birisiydi. Veysel’in üzüntüsünü az da olsa unutması için bir saz aldı ve halk ozanlarından şiirler okuyup, ezberletir oğluna. İlk saz derslerini babasının arkadaşı olan Divriği’nin köylerinden Çamışıhlı Ali Ağa’dan (Âşık Alâ) aldı ve kendini de iyice saza verdi; usta malı şiirlerden çalıp söylemeye başladı.         Aşık Veysel’in hayatında ikinci önemli değişiklik seferberlikte başladı. Kardeşi Ali ve arkadaşları harp için cephelere gidince, arkadaşsızlık ve kardeş acısı, sefalet, onu umutsuzluğa sürükledi ve yalnızlığı daha derinden hissetmeye başladı.         Veysel’in annesi ve babası seferberlik sonlarına doğru “belki biz ölürüz ve kardeşi Veysel’e bakamaz” düşüncesiyle Veysel’i akrabalarından Esma adında bir kızla evlendirdiler ve Esma’dan bir kız, bir oğlu oldu Veysel’in. Oğlan çocuğunun daha on günlükken ölümüyle hayata küsen Veysel, bundan sonra 24 Şubat 1921’de annesi, ondan 18 ay sonra da babasının ölümüyle iyice yıkıldı.         Ağabeysi Ali’nin bir kız çocuğu daha olunca çocuklara ve işlere bakması için bir hizmetkâr tuttular. Bu hizmetkar ileride Veysel’in bağrında açılacak başka yaranın da sebebi olacaktır. Bir gün Veysel hasta yatarken, kardeşi Ali de keven toplamakta iken, Veysel’in ilk eşi olan Esma’yı kandırarak kaçırdı. Veysel’in acılı yaşamına bir acı daha eklendi böylece.         Karısı bir başına bırakıp gittiğinde Veysel’in kucağında henüz altı aylık kızı vardı. İki yıl yaşadıktan sonra o da hayata gözlerini yumdu.              Veysel’in köyünden ilk ayrılışı şöyledir: Zara’nın Barzan Baleni köyünden Kasım adında birisi Veysel’i köyüne götürerek iki üç ay beraber yaşadılar. Kendisini Adana’ya göndermeyen Deli Süleyman, Sivas’lı Kalaycı Hüseyin, Veysel’e yol arkadaşlığı ettiler. Dönüşte Veysel, Hafik’in Yalıncak köyüne ve Zara’nın Girit köyüne uğrayarak 9 liraya güzel bir saz aldı; Sivas’tan Sivrialan’a dönerken arkadaşları bir “üç kağıtçı” grubuna yakalanarak bütün paralarını kaybettiler. Arkadaşları Veysel’in 9 lirasını da alarak kumara verdiler. Veysel bu hadiseden bir müddet sonra Hafik’in Karayaprak köyünden Gülizar adlı bir kadınla evlendi.”              1933’e kadar usta ozanlarından şiirlerinden çalıp söyledi. Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Ahmet Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazdılar. Bunlar arasında Veysel’in de vardı şiirleri. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... dizesiyle başlayan şiir oldu. Bu şiirin gün yüzüne çıkışı, Veysel’in de köyünden dışarıya çıkması anlamına geliyordu.         O zaman Sivrialan’ın bağlı olduğu Ağacakışla nahiyesi müdürü Ali Rıza Bey, Veysel’in bu destanını çok beğeniyor, “Ankara’ya gönderelim” diye istiyordu. Veysel de “Ata’ya ben giderim” diye arkadaşı İbrahim ile yürüyerek yola düştüler ve Ankara’ya gittiler. Veysel Ankara’da konuksever tanıdıkların evlerinde kırkbeş gün misafir kaldı. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiğini söylüyorsa da destanı Atatürk’e okumak kısmet olmadı. Ancak, Hakimiyet-i Milliye (Ulus) basımevinde destanı gazeteye verildi ve destan gazetede üç gün boyunca yayınlandı. Bundan sonra da bütün yurdu dolaşmaya, dolaştığı yerlerde çalıp-söylemeye başladı.         Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte, yine Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı buldu. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla Âşık Veysel’e, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 500 lira aylık bağlandı.         21 Mart 1973 günü, sabaha karşı saat 3.30’da doğduğu köy olan Sivrialan’da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde yaşama gözlerini yumdu.                         Zaralı Halil         Zarali Halil, 1906 yilinda zayıf bir çocuk olarak dünyaya geldi. Ömür boyu yakasını bırakmayan bu çelimsizlik nedeni ile İnce Halil olarak da bilinmistir. Önce annesini sonra da babasını kaybedince ondört yaşında Sivas'ta Yetistirme Yurduna yerlestirildi. Burada baglama çalmayi ögrendi. Müzik formasyonunda Sivasli Hafiz Halid, Feryadi Hakki ve Divrikli Nuri (Üstünses) önemli rol oynamışlardır. Daha sonra ustalik zamaninda devrinin diger ünlü isimleri Malatyalı Fahri, Erzincanlı Şerif ve Diyarbakırlı Celal ile meşk etmistir. Odeon  plaklarına okuduğu ilk eser, Celal Güzelses'in "Kara Gözler" adlı hoyratıdır.           Zarali Halil'in eserlerini radyoda Neriman Altindag, Nermin Yapar, Zehra Bilir gibi sanatçılar icra etmislerdir. Zaralı Halil,  15 Ocak 1964'de vefat etmiş, geride eşi Kamer Hatun ve sekiz çocuğunu bırakmıştır.         Bir bulut kaynıyor Sivas elinden Ucu telli mektup geldi yarimden Karlı dağlar ne olur ne olur Asker ağam gelse yaralarım ey olur                                               Muhsin Yazıcıoğlu         Sayın Yazıcıoğlu 1954 yılında, Sivas'ın Şarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla'da, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde yaptı.         1968'de cemiyetçilik çalışmalarına başlayan Yazıcıoğlu, Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. Muhsin Yazıcıoğlu, üniversite eğitimi için 1972'de Ankara'ya geldikten sonra Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı; sırasıyla Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda bulundu (1977-78).         Yazıcıoğlu, 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı. 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Yazıcıoğlu, bu davadan herhangi bir ceza almaan berat etti.         Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.         Yazıcıoğlu, 1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu. 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas'tan milletvekili seçildi.         Yazıcıoğlu, 7 Temmuz 1992'de, "içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı" gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP'den ayrıldı.         Muhsin Yazıcıoğlu, 29 Ocak 1993'de, MÇP'den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu.         24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996'da ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.         Muhsin Yazıcıoğlu, 26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay ve 8 Ekim 2000 tarihindeki 4. Büyük Kurultay'da tekrar BBP Genel Başkanlığına seçildi.         Temmuz 2007'de yapılan genel seçimlerde Sivas'tan milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi.         BBP Genel Başkanlığı görevini sürdürmekte olan Muhsin Yazıcıoğlu, evli ve iki çocuk babasıdır.         Helikopter Kazası Yazıcıoğlu 25 Mart 2009 günü seçim çalışmalarını yürütmek üzere özel helikopteriyle Kahramanmaraş'tan Yozgat'a giderken kaza geçirdi. Arkadaşı ile birlikte vefat etti.                                                 Aşık Talibi Coşkun         Talibi, Sivas’in Altinyayla ilçesinde dogmustur. Altinyayla’nin eski ismi Tonus olup Talibî dogdugu vakit Altinyayla, Sarkisla’ya bagli bir köy idi. Talibî’nin dogum tarihi ihtilaflidir.  Nüfus kaydinda kimligi ile ilgili su bilgiler yer almaktadir:    Soyadi: Coskun,  Adi: Haci Bektas,  Baba adi: Mustafa,  Ana adi: Meryem,  Dogum Yeri: Sarkisla,  Dogum Tarihi: 1320,  Mezhebi: Islâm,  Medeni hali: Zeliha ile evli.  Vilâyeti: Sivas,  Kazasi: Sarkisla,  Köyü: Altunyayla,  Hane no: 113,  Cilt no: 29-2,  Sayfa no: 118.  Görüldügü gibi nüfus cüzdaninda 1320 yazilidir. Bu tarih miladi olarak 1904 yilina tekabül eder. Ancak o vakitler nüfus kimlik belgelerinin ve dogum tarihlerinin zamaninda yapilmadigini gözönüne alirsak, 1904 yilini ihtiyatli karsilamamiz gerekir. Belki Nüfus kimligindeki bu bilgilerden dolayi Büyük Ölüm Acisi, Erciyes Yaylasi, Felek Yarasi, Ilâveli Ankara Destani, Inkilap Sesi, Trakya Destani, Zelzele Seylap Destani adli kitaplarda dogumu 1904 olarak kaydedilmistir. Talibî, sagliginda 5. 12.1974 yilinda bastirdigi Kibris Destani adli kitabin 19 sayfasinda yer alan; Dünyada kendimi beyhude yordum Akli karali çok günleri gördüm Tamam yetmis yedi yasima girdim Ak alnimin kara yazilari var ifadesinde, gerekse destanin sonundaki; “1314 dogumlu muharebelerin Topçu Askeri, yasli halk ozani Talibî Coskun (20.9.1974)” ibaresinde baktigimizda, dogumunun kendisinin söyledigi 1898 yili ortaya çikmaktadir. A. E. Uysal de kendisinden aldigi bilgiye dayanarak dogumunu 1898 olarak gösterir.                                                          ayran çorbası, ayran çorbası nasıl yapılır, baklava bayram yemekleri, dal turşusu, hoşaf , hurma, hurma nasıl yapılır, hurma tatlısı, hıngel, hıngel nasıl yapılır, incir, incir dolması, incir tatlısı, mirik köftesi, mirik köftesi nasıl yapılır, pancar turşusu, peskutan, peskutan yapılır, peskutan çorbası nasıl yapılır, peskutan çorbası tarifi, peskütan nedir, peskütan çorbası, pezuk turşusu, sivas ayran çorbası, sivas bayram yemekleri, sivas köftesi, sivas mirik köftesi, sivas mutfağı, sivas tatlıları, sivas yemekleri, sivas yemek yarışması, sivas yöresel yemekleri, sivas yöresel yemek yarışması, sivas çorbaları, sütlaç, tatli, yaprak sarması, yemek yarışması kazananları, yöresel bayram yemekleri, yöresel sivas yemekleri, yöresel yemekler, yöresel yemek yarışması, yöresel çorbalar, Sivas tatlıları,                   Sivas adı nerden gelir?, Sivas Kültürü, Sivas Türküleri, Sivas Halaylari, Sivas Fotograflari, Sivas Resimleri, Sivas Köyleri, Sivas Yemekleri, El sanatlari, Yöresel yemekler, Tarihi resimler, Sivasin tarihi, cografyasi, Sivas Haberleri, sivas kültürü,sivas resimleri,sivas Köyleri,sivas haber,sivas kangal,kangal köpekleri,yigidolar,sivas gazeteleri,sivas gazetesi,bizim sivas,halaylar,türküler,resimler,kültür,kaplica,kaplicalar,şarkişla,köyleri,köyü,köyü dernegi,sivas fikralari,sivas Halaylari,sivas belediyesi,sivas kaplicalari,kangal köpegi,kangal dog,balikli kaplica, sicak çermik, soguk çermik,sivas rehberi, sivas haber,sivashaber, sivas haberleri, haber58, SİVAS, sivas ilanları, sivas son dakika,sivas gazeteleri, sivas,SİVAS HABER SİTELERİ, sivasspor,Sivas haberler, Sivas,Sivas firma rehberi,Sivas telefon rehberi,Sivas link bankası,Sivas haber sitesi,Sivas nöbetçi eczaneler, telefon rehberi,SİVAS REHBERİM, sivasgazeteleri, Şarkışla'da cinayet, doys sivas, sivas doys, tantunici bahattin, serince çiğ köfte sivas, doys, közz               Facebook Sayfamız =>  https://www.facebook.com/sivasbultenicom                Twitter Resmi Sayfamız => https://twitter.com/sivas_bulteni                    İletişim: sivasbulteni@yandex.com                             
Bu sayfada Sivas'lı Ünlülere yer veriyoruz.

 

 

Siyasetçiler

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Doç. Dr. Abdüllatif Şener]; 55. Cumhuriyet Hükümeti'nde Maliye Bakanı,

 

 

 

 

59.Cumhuriyet Hükümetinin Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı

 

 

 

 

(Bir dönem Hacettepe Üniversitesi, İktisat bölümünde de bulunmuştu.)

 

 

 

 

Nurettin Sözen; İstanbul Büyükşehir Belediyesi

 

 

 

 

Eski Başkanı,CHP Sivas Milletvekili

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Musa Demirci ; 54. Hükümet Tarım ve Köy

 

 

 

 

 

 

 

 

 

işleri Bakanı, 19. 20. ve 21. dönem

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sivas Milletvekili

 

 

 

 

Temel Karamollaoğlu ; Eski Milletvekili

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İlhan Kesici; eski milletvekili

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu; BBP Genel Başkanı, eski milletvekili,

 

 

 

 

Doç. Dr.Ufuk Uras ; ÖDP Genel Başkanı,

 

 

 

 

İstanbul Üniversitesi Siyasal Bil. Fak.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Öğretim Üyesi

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Azimet Köylüoğlu ; Eski İnsan Hakları Bakanı

 

 

 

 

Ziya Halis ; Eski Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazar ve şairler 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yavuz Bülent Bakiler; Şair ve Yazar

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Beşir Ayvazoğlu; Yazar ve Şair

 

 

 

 

Mustafa Balel; Hikâyeci ve Romancı

 

 

 

 

Yard. Doç. Dr. Ahmet Turan Alkan; Gazeteci,

 

 

 

 

Yazar, Tarihçi (Cumhuriyet Üniv.)

 

 

 

 

Erdal Öz, hikâyeci, yayımcı

 

 

 

 

Hasan Hüseyin Korkmazgil; Şair

 

 

 

 

Doğan Kaya, Halk Kültürü Araştırmacısı, Akademisyen

 

 

 

 

Şahin Uçar; Tarihçi

 

 

 

 

Ali Akar, Türk Dili doçenti, akademisyen

 

 

 

 

Muzaffer Sarısözen; Halk Müziği derlemecisi, müzisyen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ahmet Özdemir; Gazeteci, Yazar, Araştırmaci, Şair

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Çağdaş Özer;Gazeteci

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sinema Sanatçıları 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Cem Yılmaz; Komedyen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yadigar Ejder (Ayı Yadigar) ; Kemal Sunal

 

 

 

 

 

 

 

 

 

filmlerinin karakter oyuncusu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ses Sanatçıları

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aşık Eren; Erencan KARABAYIR ünlü Saz Üstadı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muhlis Akarsu; Sanatçı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hasret Gültekin; Sanatçı

 

 

 

 

Sabahat Akkiraz; Sanatçı

 

 

 

 

Mazlum Çimen; Sanatçı

 

 

 

 

Emel Sayın; Şarkıcı

 

 

 

 

Orhan Ölmez; Şarkıcı

 

 

 

 

Kader; Şarkıcı

 

 

 

 

Ömer Şan; Şarkıcı

 

 

 

 

Kubilay Dökmetaş

 

 

 

 

Selahattin Erorhan

 

 

 

 

Töre Anadolu; Şarkıcı

 

 

 

 

Hadise; Şarkıcı

 

 

 

 

İsmail YK; Şarkıcı

 

 

 

 

Çılgın Sedat; Şarkıcı

 

 

 

 

Mustafa Özarslan; Sanatçı, Grup Çığ

 

 

 

 

Zaralı Halil (Halil Söyler), Halk müziği derlemecisi ve ses sanatçısı

 

 

 

 

Mustafa Küçük Halk ozanı

 

 

 

 

Eyüphan Şarkıcı

 

 

 

 

Onur Şan Şarkıcı

 

 

 

 

Mehmet Akarsu Şarkıcı

 

 

 

 

Ali Kızıltuğ Halk Ozanı

 

 

 

 

Abdullah Papur Halk Ozanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hasan Erdoğan Halk Ozanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Gönül Erdoğan Halk Ozanı

 

 

 

 

Selda Bağcan Halk Ozanı

 

 

 

 

Pir Sultan Abdal, Halk Ozanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aşık Veysel, Halk Ozanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ali İzzet Özkan

 

 

 

 

Halk Ozanı

 

 

 

 

Muhlis Akarsu Halk Ozanı

 

 

 

 

Ali izzet savaş Halk Ozanı

 

 

 

 

Devrani Halk Ozanı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sporcular

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Orhan Arslan; milli sporcu (Atletizm)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Hamza Yerlikaya; millî güreşçi -milletvekili

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ümit Özat; millî futbolcu (Fenerbahçe)

 

 

 

 

İbrahim Toraman; millî futbolcu (Beşiktaş)

 

 

 

 

Hasan Kabze; futbolcu

 

 

 

 

Zafer Özgültekin ; millî kaleci (Ankaragücü)

 

 

 

 

Hüseyin Yıldırım; milli boksör

 

 

 

 

Nizamettin Çalışkan; millî futbolcu (V.MAnisa)

 

 

 

 

Rıza Çalımbay; millî futbolcu (Beşiktaş)

 

 

 

 

Papen Mustafa; millî futbolcu (Galatasaray)

 

 

 

 

Engin Özdemir; milli futbolcu (Gençlerbirliği, İstanbulspor)

 

 

 

 

Hüseyin Alp; milli basketbolcu

 

 

 

 

Seyfi Tatar; milli boksör

 

 

 

 

Ahmet Ayık; dünya ve olimpiyat şampiyonu milli güreşçi

 

 

 

 

Aydın Polatçı; olimpiyat 3.sü milli güreşçi

 

 

 

 

Kadir Aktaş; futbolcu, (Zaferspor United)

 

 

 

 

Sefa Tüvar; milli futbolcu (Yıldızlar Kategorisi)

 

 

 

 

Adem Dursun futbolcu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

PİR SULTAN ABDAL

 

 

 

 

 

 

Yalnız Sivas’ın değil Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük halk ozanı, eylem adamı, toplum savaşçısıdır

 

 

 

 

Pir Sultan Abdal. Yıldızeli ilçesinin Banaz köyündendir. Asıl adı Haydar’dır,

 

 

 

 

Koca Haydar da derler ona. Aslı Yemen’den gelmedir.

 

 

 

Pir Sultan Abdalım destim damanda 

 

İsmim Koca Haydar, aslım Yemen’de 

 

Garip başa bir hal gelse zamanda 

 

Orda her kişinin dostu bulunmaz.

 

 

 

Pir Sultan XVI. yüzyılda yaşamıştır. Ã?ağın toplumsal olaylarında önder

 

 

 

 

rolünü oynadığından Hıdır Paşa tarafından Sivas’ta asılarak öldürülmüş ama adı destanlaşmıştır.

 

 

 

 

Soluklu, dağ gibi bir söyleyişi vardır..

 

 

 

Göveriben ben de bostan olursam 

 

Ellerin diline destan olursam 

 

Kara toprak senden üstün olursam 

 

Ben de bu yayladan Şaha giderim 

 

 

 

Sivas Pir Sultan gibi bir ozan yetiştirdiği için ne kadar övünse azdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muzaffer Sarısözen

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muzaffer Sarısözen (d. 1899, Sivas - ö. 1963, Ankara), Türk folklorcusu.

 

 

 

 

Sivas’ta doğdu. İlkokulu Sivas’ta bitirdikten sonra, lise öğrenimine Sivas’ta başladı.

 

 

 

 

Ancak öğrenimini tamamlamadan Sivas Valiliği tarafından müzik öğrenimi görmesi

 

 

 

 

için İstanbul Belediye Konservatuarına gönderildi. Burada 4 yıl öğrenim gören

 

 

 

 

Sarısözen, bir süre, konservatuar müdürü Yusuf Ziya Demircioğlu’yla birlikte

 

 

 

 

folklorla ilgili çalışmalar yaptı. Daha sonra Sivas’a gelerek, önce öğretmen

 

 

 

 

okulunda, sonra da lisede müzik öğretmenliği yaptı. Öğretmenliği sırasında,

 

 

 

 

bir yandan da halk müziği ve oyunlarıyla ilgili derleme çalışmalarını sürdürdü.

 

 

 

 

Halk oyunlarından halaylarla ilişkin ilk yazılar Sarısözen’in imzasıyla

 

 

 

 

1930’lu yıllarda bazı gazete ve dergilerde yayımlanmaya başladı.

 

 

 

 

Sivas’ta öğretmenliği sırasındaki çabalarından dolayı Milli Eğitim Bakanlığı

 

 

 

 

yetkililerince 1938 yılında Ankara Devlet Konservatuarı

 

 

 

 

(Ankara Musiki Muallim Mektebi) folklor arşivine atandı.

 

 

 

 

1937-1951 yılları arasında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından

 

 

 

 

Türkiye’nin birçok yöresinde derleme çalışmaları yapıldı. Bu derlemelerin çoğuna katılan

 

 

 

 

Sarısözen, derlenen bu türkü ve ezgilerin arşivde bir düzen içinde saptanması, korunması ve değerlendirilmesini sağladı.

 

 

 

 

Muzaffer Sarısözen’in Türkiye’deki folklora katkısı, türkü ve oyun havalarının

 

 

 

 

derleme ve notaya alınmasından başka, Türkiye düzeyinde yaygınlaştırılması, tanıtılması konusunda oldu.

 

 

 

 

Halk müziğiyle ilgili radyo yayınları Sarısözen’in 1938’de Ankara’ya gelmesiyle,

 

 

 

 

önceleri birer ikişer solo program olarak sürmüş, Milli Musiki Sanatkarları Kolu

 

 

 

 

adıyla Türk Halk Müziği ve Klasik Türk Müziği birlikte yürütülmüştür.

 

 

 

 

Halk müziği yayınlarının dikkatle dinlenmeye başlandığı 1938-1941 yılları arasında,

 

 

 

 

müzik yayınları şefi Mesut Cemil Sel, halk müziğinden sorumlu şef yardımcısı ise Sarısözen’di.

 

 

 

 

Sarısözen, o yıllarda Ankara Radyosuna gelip zaman zaman programlar yapan yöre sanatçılarını

 

 

 

 

biraraya getirip ilk halk müziği programlarını başlattı.

 

 

 

 

1940 yılından sonra zamanla artan halk müziği yayınları 1941 yılının sonlarına doğru Sarısözen yönetiminde 

 

 

 

 

»Biz Türkü Öğreniyoruz« ve »Yurttan Sesler« adı altında Klasik Türk Müziği korosundan ayrılarak yayınlarını

 

 

 

 

sürdürmeye başlamıştır. Bu topluluk elemanlarının sayıları gün geçtikçe artmış, böylece

 

 

 

 

Türkiye Radyolarının ilk Yurttan Sesler Korosu, Muzaffer Sarısözen’in öncülüğünde resmen kurulmuş oldu.

 

 

 

 

Bu gelişmeyi çağdaş halk müziğindeki birinci kopuş ve yeniden yapılanma olarak adlandırmak yerinde olur.

 

 

 

 

1953 yılında İzmir Radyosu, 1954 yılında İstanbul ve daha sonraki yıllarda da Erzurum

 

 

 

 

Radyosu Yurttan Sesler Korosu kurulmuştur.

 

 

 

 

Muzaffer Sarısözen, bugün sesini ve sazını dinlediğimiz birçok sanatçının öğretmeni olup,

 

 

 

 

ilk Ankara’ya gelişinde Ankara Devlet Konservatuarı Folklor Arşivi’ndeki görevi sırasındayken

 

 

 

 

başlattığı tarih ve halk oyunları öğretmenliğini uzun yıllar sürdürerek, pekçok öğrencinin bu

 

 

 

 

alanda yetişmesini sağladı. Türkiye’nin birçok yöresinde Mahmut Ragıp Gazimihal, Ahmet

 

 

 

 

Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin, Halil Bedii Yönetken, Nurullah Taşkıran ve Rıza

 

 

 

 

Yetişen’den oluşan derleme ekibiyle birlikte on binlerce türkü ve öykü derledi.

 

 

 

 

Bunların binden çoğunu Muzaffer Sarısözen notaya aldı, değerlendirdi.

 

 

 

 

Türkiye’de az sayıda yapılan halk müziğine ilişkin basılı yayınların başında,

 

 

 

 

1926’da İstanbul Belediye Konservatuarının yayımladığı 14 defter durumundaki 

 

 

 

 

»Anadolu Halk Şarkıları« adlı kitapların dışında önemli bir yayın olarak, Sarısözen’in

 

 

 

 

1941 yılında yayımladığı »Seçme Köy Türküleri« adlı kitabı gelmektedir.

 

 

 

 

Sarısözen daha sonra, 1952 yılında »Yurttan Sesler«, 1962 yılında günümüzde

 

 

 

 

halk müziği ile ilgili önemli bir kaynak olan »Türk Halk Musikisi Usulleri« adlı kitabını yayımladı.

 

 

 

 

Sarısözen, ilk Türk Halk Müziği toplu çalışmalarına başladığı yıllarda bağlamaların

 

 

 

 

ses perdelerinin eşit olmasını sağlamaya çalışıp, koma seslere ayrı numara verdi.

 

 

 

 

1949-50 yıllarında İtalya ve İspanya’da yapılan halk oyunları şenliklerine Türkiye’den

 

 

 

 

ilk kez halk oyunları ekipleri Sarısözen’in başkanlığında gönderildi ve büyük başarı sağladı.

 

 

 

 

1952 yılında bir bankanın kurduğu halk oyunlarını yayma ve yaşatma kurumunda da önemli görevlerde bulundu.

 

 

 

 

Özellikle halk müziğine ilişkin görüşlerini çeşitli dergi ve gazetelerde yayımlayıp,

 

 

 

 

genç kuşağı halk müziğinin derlenmesi, araştırılması ve tanıtılması konusunda özendirmeye çalıştı.

 

 

 

 

4 Ocak 1963'te Ankara'da vefat etti ve orada toprağa verildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Eserleri

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

·                                 Seçme Köy Türküleri,(1941)

 

 

 

 

·                                 Yurttan Sesler,(1952)

 

 

 

 

·                                 Türk Halk Musikisi Usulleri,(1963)

 

 

 

 

Kaynak Wikipedia

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Demirağ

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türkiye Cumhuriyeti demiryolları inşaatının ilk müteahhitlerinden ve cumhuriyet devrinin ilk sayılı milyonerlerinden, kardeşi Abdurrahman Naci Demirağ ile birlikte servetlerini Türkiye'nin sanayi kalkınmasında büyük işlere yatırmış ve iş hayatının yanında geniş ölçüde hayırsever insan olarak tanınmış bir kişi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1886 yılında Sivas'ın Divriği kasabasında doğdu. Bu kasabanın eşrafından Mühürdarzade Ömer Bey'in oğludur, annesinin adı Ayşe Hanımdır. Babasını henüz üç yaşında iken kaybetmiş, annesinin himaye ve teşvik kanadı altında otodidakt olarak yetişmiştir. Rüşdiye tahsilini memleketinde yapmış ve aynı rüşdiyeye muallim tayin edilmiş, Ziraat Bankasının açtığı bir müsabaka imtihanını kazanarak, bu bankanın önce Kangal, sonra Koçkiri şubelerinde çalışmıştır. Maliye Bakanlığının açtığı bir imtihanı da kazanarak, bankacılıktan maliye hizmetine geçmiş, İstanbul'a gelerek Maliye'nin her kademesinde seçkin bir memur olarak calışmış ve 1918-1919 arasında 32-33 yaşlarında iken Maliye Müfettişi olmuştur. Divriği ile alakasını kesmeyerek, İstanbul'da Beşiktaş'a yerleşmiştir.

 

 

 

 

Kendi kaydına göre 56 altın (252 kağıt lira) birikmiş parası ile sigara kagıtçılığına başlamış ve "Türk Zaferi" adını verdiği bir sigara kağıdı çıkarmıştır. O acı ve karanlık günlerde " Türk Zaferi Sigara Kağıdı" fevkalade rağbet görmüş, o zamanki soyadı ile Mühürdarzade Nuri Bey'e hayli para kazandırmış, 252 lirasi üç sene içinde 84 000 lira olmuştur. Daha sonra, Cumhuriyet hükümeti'nin Türkiye Demiryolları ve şoseleri ile başladığı büyük imar işini benimseyerek, devlete en uygun tekliflerle müteahhitlik hayatına atılmıştır.(1)

 

 

 

 

"İlk Türk Demiryolu Müteahhidi, ilk kazmayı vurduğu yerden itibaren azminin ve imanın bütün kuvvetiyle ilerlemeye ve bütün geçtiği yerleri, demir ağlarla örmeye başladı." Fakat Nuri Bey'in muvaffakiyeti, Samsun'dan Erzurum'a kadar geçtiği yerleri demir ağlarla örmekten ibaret kalmadı. O büyük iddiasının tahakkukuna calıştı. Samsun'dan başlayan ilk tahakkukuna müteaakip (Fevzipaşa-Diyarbakır) (Afyon-Antalya) (Sivas-Erzurum) (Irmak-Filyos) hatlarında 1012 kilometrelik demiryolu yaparken, diğer büyük inşaat işlerine de atıldı. Bursa'da Sümerbank'in Merinos, Karabük'te Demir ve Çelik, Izmit'te Selüloz, Sivas'ta Çimento fabrikalarıyla, Istanbul'da Hal binasını ve Eceabad - Hava soşesini de yapti. Şunu da ilave etmek lazımdır ki Nuri Bey, bütün bu büyük eserlerinin önünde ve muhitlerinde, hayrat ceşmeler yapmayı unutmamıştı, nitekim bu ceşmelerin adeti kırk sekizi aşmıştır" (2)

 

 

 

 

Nuri Demirağ, 1936 yılında havacılık sanayiinin ilk temellerini atmaya başladı. İlk iş olarak 10 yıllık devreyi kapsayan bir plan - program hazırlattı. Bu program gereği, Besiktaş Barbaros Hayrettin İskelesinin yanında Tayyare Etüd Atölyesini kurdu. Bu tayyare atölyesi kısa bir sürede dev bir fabrika haline geldi. Yeşilköy'de Elmas Paşa çiftliğini tayyare meydanı yapmak için satın aldı. 1000 X 

 

 

 

 

1300 metre

 

 

 

 

 boyutlarında düz bir tayyare alanı yaptırdı. Bunun bir örneği de o sıralar Avrupa'nın en modern havaalanı olan Amsterdam'da vardı. 1937-1938 yılı içinde Türk Hava Kurumu 10 okul uçaği ve 65 planör siparişinde bulundu. İstanbul fabrikalarında yapılan ilk yerli Türk uçağı, 1941 yılı ağustosunda Nuri Bey'in doğduğu yer olan Divriği'ye uçarak gidip gelmişti. Halkı da heyecanlandıran bu tür gösterilerin yararlı olduğunu düşünen Nuri Bey, Eylül ayında 12 uçaklık bir filoyu, Bursa, Kütahya, Eskişehir, Ankara, Konya, Adana, Elazığ ve Malatya rotasında uçurarak halka kendi tayyarelerimizle göklerimizi kendimizin koruyabileceğini göstermek ve onlara inanç vermek istemiştir. Nu.D.38 tipi yolcu ucağı, tamamen Türk mühendis ve işçilerinin ortaya çıkardıkları Türk tipi bir uçaktır. 6 kişilik yolcu ucağının çift pilot kumandası bulunmaktadır. Saatte 325 kilometre hız yapabilmekte ve 1000 KM uçabilmektedir. Türk Hava Kurumu, Nuri Demirağ'ın fabrikalarına sipariş vermiş olduğu bu uçakları almaktan vazgeçmiştir. (3)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

"Nuri Demirağ, Cumhuriyet Tarihinde üçüncü kez çok partili hayata geçişte (1945) ilk muhalefet partisi olan Milli Kalkınma Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı ve genel başkanlığını üstlendi"(4) Partinin resmi muamelesi 26/8/1945'te ikmal edilmiş olmakla birlikte, Nuri Demirağ 'artik yeter' sloganı ile 6/7/1945'te ortaya atılmış ve bir siyasi parti kurma teşebbüsüne fiilen o tarihte geçilmiştir."Böylece Nuri Demirag sadece memleketin iktisadi kalkınmasında değil, siyasi hayatta tek partili rejimi yıkım işinde de öncü ve liderdir (5)" 1946 seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi ile Demokrat Parti'nin çetin seçim mücadelesinde Nuri Demirağ'ın Partisi seçimde kazanamadı ve Milli Kalkınma Partisi günden güne eriyerek siyasi sahadan tamamen silindi ; fakat 1954 seçimlerinde Nuri Demirağ Demokrat Parti'den Sivas'ta müstakil aday gösterildi ve Nuri Demirağ bu suretle Sivas Mensubu olarak Büyük Millet Meclisine girdi. Meclisteki hayatı uzun sürmedi, 13 kasım 1957'de vefat etti (1) ve Istanbul'da Zincirlikuyu Mezarlığında defnedildi. Mesude Demirağ'la evli bulunan Nuri Demirağ'in Galip ve Kayı Alp adli iki oğlu, Mefkure, Şukufe, Süveyda, Suheyla, Gülbahar ve Turan Melek adlarında kızları bulunmaktaydı.

 

 

 

 

Kaynaklar: (1) "İstanbul Ansiklopedisi", Reşat Ekrem Koçu, Sayfa 4736, (2) "Nuri Demirağ Kimdir?", Ziya Şakir, Sayfa 50, (3) "Anadolu Üniversitesi Sivil Havacılık Bülteni", Yıl:1 sayı: 4 sayfa: 27, (4) "Büyük Larousse Sözluk ve Ansiklopedisi, sayfa 2994 (5) "Nuri Demirağ'ın Hayat ve Mücadeleleri, N.Necmettin Deliorman, sayfa 68

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Nuri Demirağ ve Cumhuriyet Tarihi

 

 

 

 

Türkiye'de Havacılık Sanayii'nin Önderi

 

 

 

 

Seri Üretim olarak 1936'da ilk Türk uçağını yaptı.

 

 

 

 

Çok partili rejimdeki ilk muhalafet partisini kurdu.

 

 

 

 

Ankara'nin doğusuna ilk demiryolunu yaptı. 

 

 

 

İlk yerli paraşütü yaptı. 

 

 

 

1922'de ilk Türk sigara kagidini üretti. 

 

 

 

Bursa'da Sümerbank'in Merinos fabrikasını kurdu. 

 

 

 

İstanbul boğaz'ina özel köprü yaptırmayı projelendirdi. 

 

 

 

İlk şehir ve köy planlarını hazırladı. 

 

 

 

Karabük'te demir ve celik fabrikasını kurdu. 

 

 

 

İzmit'te selüloz fabrikasını kurdu. 

 

 

 

Sivas'ta çimento fabrikalarını kurdu. 

 

 

 

İstanbul'daki büyük hal binasını yaptı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aşık Veysel Şatıroğlu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Veysel Şatıroğlu, 1894’te Sivas’ın Şarkışla ilçesine bağlı Sivrialan köyünde dünyaya geldi. Babası “Karaca” lakaplı, Ahmet adında bir çiftçidir. Veysel’in doğduğu sıralar, çiçek hastalığı Sivas yöresinde etkisini çok şiddetli gösteriyordu. Çiçek yüzünden Veysel’den önce, iki kız kardeşi yaşamlarını yitirmişti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1901’de yedi yaşına girdiği sıralarda Sivas’ta çiçek salgını yeniden yaygınlaştı ve o da yakalandı bu hastalığa. Sağ gözünün görme şansı vardı ve ışığı seçebiliyordu bu gözüyle o sıralar. Ne var ki, yakasını bırakmayan olumsuzluklar Veysel’in diğer gözünün de kör olmasına sebep oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Emlek yöresi olarak adlandırılan Sivas’ın âşığı ve ozanı bol diyarında, Veysel’in babası da şiire meraklı ve tekkeyle içli-dışlı birisiydi. Veysel’in üzüntüsünü az da olsa unutması için bir saz aldı ve halk ozanlarından şiirler okuyup, ezberletir oğluna. İlk saz derslerini babasının arkadaşı olan Divriği’nin köylerinden Çamışıhlı Ali Ağa’dan (Âşık Alâ) aldı ve kendini de iyice saza verdi; usta malı şiirlerden çalıp söylemeye başladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Aşık Veysel’in hayatında ikinci önemli değişiklik seferberlikte başladı. Kardeşi Ali ve arkadaşları harp için cephelere gidince, arkadaşsızlık ve kardeş acısı, sefalet, onu umutsuzluğa sürükledi ve yalnızlığı daha derinden hissetmeye başladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Veysel’in annesi ve babası seferberlik sonlarına doğru “belki biz ölürüz ve kardeşi Veysel’e bakamaz” düşüncesiyle Veysel’i akrabalarından Esma adında bir kızla evlendirdiler ve Esma’dan bir kız, bir oğlu oldu Veysel’in. Oğlan çocuğunun daha on günlükken ölümüyle hayata küsen Veysel, bundan sonra 24 Şubat 1921’de annesi, ondan 18 ay sonra da babasının ölümüyle iyice yıkıldı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ağabeysi Ali’nin bir kız çocuğu daha olunca çocuklara ve işlere bakması için bir hizmetkâr tuttular. Bu hizmetkar ileride Veysel’in bağrında açılacak başka yaranın da sebebi olacaktır. Bir gün Veysel hasta yatarken, kardeşi Ali de keven toplamakta iken, Veysel’in ilk eşi olan Esma’yı kandırarak kaçırdı. Veysel’in acılı yaşamına bir acı daha eklendi böylece.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Karısı bir başına bırakıp gittiğinde Veysel’in kucağında henüz altı aylık kızı vardı. İki yıl yaşadıktan sonra o da hayata gözlerini yumdu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Veysel’in köyünden ilk ayrılışı şöyledir: Zara’nın Barzan Baleni köyünden Kasım adında birisi Veysel’i köyüne götürerek iki üç ay beraber yaşadılar. Kendisini Adana’ya göndermeyen Deli Süleyman, Sivas’lı Kalaycı Hüseyin, Veysel’e yol arkadaşlığı ettiler. Dönüşte Veysel, Hafik’in Yalıncak köyüne ve Zara’nın Girit köyüne uğrayarak 9 liraya güzel bir saz aldı; Sivas’tan Sivrialan’a dönerken arkadaşları bir “üç kağıtçı” grubuna yakalanarak bütün paralarını kaybettiler. Arkadaşları Veysel’in 9 lirasını da alarak kumara verdiler. Veysel bu hadiseden bir müddet sonra Hafik’in Karayaprak köyünden Gülizar adlı bir kadınla evlendi.”

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1933’e kadar usta ozanlarından şiirlerinden çalıp söyledi. Cumhuriyet’in 10. yıldönümünde Ahmet Kutsi Tecer’in direktifleriyle bütün halk ozanları Cumhuriyet ve Mustafa Kemal Atatürk üzerine şiirler yazdılar. Bunlar arasında Veysel’in de vardı şiirleri. Veysel’in gün ışığına çıkan ilk şiiri böylece “Atatürk’tür Türkiye’nin ihyası”... dizesiyle başlayan şiir oldu. Bu şiirin gün yüzüne çıkışı, Veysel’in de köyünden dışarıya çıkması anlamına geliyordu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

O zaman Sivrialan’ın bağlı olduğu Ağacakışla nahiyesi müdürü Ali Rıza Bey, Veysel’in bu destanını çok beğeniyor, “Ankara’ya gönderelim” diye istiyordu. Veysel de “Ata’ya ben giderim” diye arkadaşı İbrahim ile yürüyerek yola düştüler ve Ankara’ya gittiler. Veysel Ankara’da konuksever tanıdıkların evlerinde kırkbeş gün misafir kaldı. Destanı Atatürk’e getirmek hevesiyle geldiğini söylüyorsa da destanı Atatürk’e okumak kısmet olmadı. Ancak, Hakimiyet-i Milliye (Ulus) basımevinde destanı gazeteye verildi ve destan gazetede üç gün boyunca yayınlandı. Bundan sonra da bütün yurdu dolaşmaya, dolaştığı yerlerde çalıp-söylemeye başladı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Köy Enstitüleri’nin kurulmasıyla birlikte, yine Ahmet Kutsi Tecer’in katkılarıyla, sırasıyla Arifiye, Hasanoğlan, Çifteler, Kastamonu, Yıldızeli ve Akpınar Köy Enstitüleri’nde saz öğretmenliği yaptı. Öğretmenlik yaptığı bu okullarda Türkiye’nin kültür yaşamına damgasını vurmuş birçok aydın sanatçıyla tanışma olanağı buldu. 1965 yılında Türkiye Büyük Millet Meclisi, özel bir kanunla Âşık Veysel’e, “Anadilimize ve milli birliğimize yaptığı hizmetlerden ötürü” 500 lira aylık bağlandı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

21 Mart 1973 günü, sabaha karşı saat 3.30’da doğduğu köy olan Sivrialan’da, şimdi adına müze olarak düzenlenen evde yaşama gözlerini yumdu. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zaralı Halil

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zarali Halil, 1906 yilinda zayıf bir çocuk olarak dünyaya geldi. Ömür boyu yakasını bırakmayan bu çelimsizlik nedeni ile İnce Halil olarak da bilinmistir. Önce annesini sonra da babasını kaybedince ondört yaşında Sivas'ta Yetistirme Yurduna yerlestirildi. Burada baglama çalmayi ögrendi. Müzik formasyonunda Sivasli Hafiz Halid, Feryadi Hakki ve Divrikli Nuri (Üstünses) önemli rol oynamışlardır. Daha sonra ustalik zamaninda devrinin diger ünlü isimleri Malatyalı Fahri, Erzincanlı Şerif ve Diyarbakırlı Celal ile meşk etmistir. Odeon  plaklarına okuduğu ilk eser, Celal Güzelses'in "Kara Gözler" adlı hoyratıdır.  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Zarali Halil'in eserlerini radyoda Neriman Altindag, Nermin Yapar, Zehra Bilir gibi sanatçılar icra etmislerdir. Zaralı Halil,  15 Ocak 1964'de vefat etmiş, geride eşi Kamer Hatun ve sekiz çocuğunu bırakmıştır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bir bulut kaynıyor Sivas elinden

 

Ucu telli mektup geldi yarimden

 

Karlı dağlar ne olur ne olur

 

Asker ağam gelse yaralarım ey olur

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sayın Yazıcıoğlu 1954 yılında, Sivas'ın Şarkışla ilçesi Elmalı Köyü'nde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Şarkışla'da, üniversite eğitimini Ankara Üniversitesi Veteriner Fakültesi'nde yaptı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

1968'de cemiyetçilik çalışmalarına başlayan Yazıcıoğlu, Şarkışla'da Genç Ülkücüler Hareketi'ne katıldı. Muhsin Yazıcıoğlu, üniversite eğitimi için 1972'de Ankara'ya geldikten sonra Ülkü Ocakları Genel Merkezi'nde görev yapmaya başladı; sırasıyla Ülkü Ocakları Genel Başkan Yardımcılığı ve Ülkü Ocakları Genel Başkanlığı'nda bulundu (1977-78).

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıcıoğlu, 1978'de faaliyete geçen Ülkücü Gençlik Derneği'nin kurucu Genel Başkanı oldu. 1980 yılına kadar MHP'de Genel Başkan Müşavirliği görevinde bulunan Muhsin Yazıcıoğlu, 12 Eylül 1980'den sonra MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası'nda yargılandı. 7,5 yıl Mamak Cezaevi'nde kalan Yazıcıoğlu, bu davadan herhangi bir ceza almaan berat etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıcıoğlu, cezaevinden çıktıktan sonra, cezaevindeki ülkücüler ve onların ailelerine yardım amacıyla kurulan Sosyal Güvenlik ve Eğitim Vakfı'nın başkanlığını yaptı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıcıoğlu, 1987'de Milliyetçi Çalışma Partisi'ne (MÇP) girdi ve Genel Sekreter Yardımcılığı görevinde bulundu. 20 Ekim 1991 Milletvekili Genel Seçimlerinde, Refah Partisi (RP), Milliyetçi Çalışma Partisi (MÇP) ve Islahatçı Demokrasi Partisi'nin (IDP) oluşturduğu ittifak bünyesinde milletvekili adayı olan Muhsin Yazıcıoğlu, Sivas'tan milletvekili seçildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Yazıcıoğlu, 7 Temmuz 1992'de, "içinde bulunduğu partinin siyasi anlayışıyla uyuşamadığı" gerekçesiyle 5 milletvekili arkadaşı ile beraber MÇP'den ayrıldı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu, 29 Ocak 1993'de, MÇP'den ayrılan bir grup arkadaşı ile beraber Büyük Birlik Partisi'ni (BBP) kurdu ve partinin Genel Başkanı oldu.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

24 Aralık 1995'te yapılan erken genel seçimlerinde ANAP-BBP ittifakından 20. Dönem Sivas milletvekili olarak yeniden parlamentoya giren Yazıcıoğlu, 28 Şubat 1996'da ANAP'tan istifa ederek, BBP'ye döndü.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Muhsin Yazıcıoğlu, 26 Nisan 1998'de yapılan 3. Büyük Kurultay ve 8 Ekim 2000 tarihindeki 4. Büyük Kurultay'da tekrar BBP Genel Başkanlığına seçildi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Temmuz 2007'de yapılan genel seçimlerde Sivas'tan milletvekili seçilerek TBMM'ye girdi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BBP Genel Başkanlığı görevini sürdürmekte olan Muhsin Yazıcıoğlu, evli ve iki çocuk babasıdır.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Helikopter Kazası

 

Yazıcıoğlu 25 Mart 2009 günü seçim çalışmalarını yürütmek üzere özel helikopteriyle Kahramanmaraş'tan Yozgat'a giderken kaza geçirdi. Arkadaşı ile birlikte vefat etti.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 Aşık Talibi Coşkun

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Talibi, Sivas’in Altinyayla ilçesinde dogmustur. Altinyayla’nin eski ismi Tonus olup Talibî dogdugu vakit Altinyayla, Sarkisla’ya bagli bir köy idi.

 

Talibî’nin dogum tarihi ihtilaflidir. 

 

Nüfus kaydinda kimligi ile ilgili su bilgiler yer almaktadir: 

 

 

 

Soyadi: Coskun, 

 

Adi: Haci Bektas, 

 

Baba adi: Mustafa, 

 

Ana adi: Meryem, 

 

Dogum Yeri: Sarkisla, 

 

Dogum Tarihi: 1320, 

 

Mezhebi: Islâm, 

 

Medeni hali: Zeliha ile evli. 

 

Vilâyeti: Sivas, 

 

Kazasi: Sarkisla, 

 

Köyü: Altunyayla, 

 

Hane no: 113, 

 

Cilt no: 29-2, 

 

Sayfa no: 118. 

 

Görüldügü gibi nüfus cüzdaninda 1320 yazilidir. Bu tarih miladi olarak 1904 yilina tekabül eder. Ancak o vakitler nüfus kimlik belgelerinin ve dogum tarihlerinin zamaninda yapilmadigini gözönüne alirsak, 1904 yilini ihtiyatli karsilamamiz gerekir. Belki Nüfus kimligindeki bu bilgilerden dolayi Büyük Ölüm Acisi, Erciyes Yaylasi, Felek Yarasi, Ilâveli Ankara Destani, Inkilap Sesi, Trakya Destani, Zelzele Seylap Destani adli kitaplarda dogumu 1904 olarak kaydedilmistir.

 

Talibî, sagliginda 5. 12.1974 yilinda bastirdigi Kibris Destani adli kitabin 19 sayfasinda yer alan;

 

Dünyada kendimi beyhude yordum

 

Akli karali çok günleri gördüm

 

Tamam yetmis yedi yasima girdim

 

Ak alnimin kara yazilari var

 

ifadesinde, gerekse destanin sonundaki; “1314 dogumlu muharebelerin Topçu Askeri, yasli halk ozani Talibî Coskun (20.9.1974)” ibaresinde baktigimizda, dogumunun kendisinin söyledigi 1898 yili ortaya çikmaktadir. A. E. Uysal de kendisinden aldigi bilgiye dayanarak dogumunu 1898 olarak gösterir. 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

   

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ayran çorbası, ayran çorbası nasıl yapılır, baklava bayram yemekleri, dal turşusu, hoşaf , hurma, hurma nasıl yapılır, hurma tatlısı, hıngel, hıngel nasıl yapılır, incir, incir dolması, incir tatlısı, mirik köftesi, mirik köftesi nasıl yapılır, pancar turşusu, peskutan, peskutan yapılır, peskutan çorbası nasıl yapılır, peskutan çorbası tarifi, peskütan nedir, peskütan çorbası, pezuk turşusu, sivas ayran çorbası, sivas bayram yemekleri, sivas köftesi, sivas mirik köftesi, sivas mutfağı, sivas tatlıları, sivas yemekleri, sivas yemek yarışması, sivas yöresel yemekleri, sivas yöresel yemek yarışması, sivas çorbaları, sütlaç, tatli, yaprak sarması, yemek yarışması kazananları, yöresel bayram yemekleri, yöresel sivas yemekleri, yöresel yemekler, yöresel yemek yarışması, yöresel çorbalar, Sivas tatlıları, 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sivas adı nerden gelir?, Sivas Kültürü, Sivas Türküleri, Sivas Halaylari, Sivas Fotograflari, Sivas Resimleri, Sivas Köyleri, Sivas Yemekleri, El sanatlari, Yöresel yemekler, Tarihi resimler, Sivasin tarihi, cografyasi, Sivas Haberleri, sivas kültürü,sivas resimleri,sivas Köyleri,sivas haber,sivas kangal,kangal köpekleri,yigidolar,sivas gazeteleri,sivas gazetesi,bizim sivas,halaylar,türküler,resimler,kültür,kaplica,kaplicalar,şarkişla,köyleri,köyü,köyü dernegi,sivas fikralari,sivas Halaylari,sivas belediyesi,sivas kaplicalari,kangal köpegi,kangal dog,balikli kaplica, sicak çermik, soguk çermik,sivas rehberi, sivas haber,sivashaber, sivas haberleri, haber58, SİVAS, sivas ilanları, sivas son dakika,sivas gazeteleri, sivas,SİVAS HABER SİTELERİ, sivasspor,Sivas haberler, Sivas,Sivas firma rehberi,Sivas telefon rehberi,Sivas link bankası,Sivas haber sitesi,Sivas nöbetçi eczaneler, telefon rehberi,SİVAS REHBERİM, sivasgazeteleri, Şarkışla'da cinayet, doys sivas, sivas doys, tantunici bahattin, serince çiğ köfte sivas, doys, közz

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 Facebook Sayfamız =>  https://www.facebook.com/sivasbultenicom

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Twitter Resmi Sayfamız => https://twitter.com/sivas_bulteni

 

 

 

 

 

 

 

 

 

  

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İletişim: sivasbulteni@yandex.com

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve sivasbulteni.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.